2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1326
Okunma

Aynı boyutta bulunup da, bir arada olduğunuz sayısız insan varken; tutunmak birilerine ve insan olabilmenin erdemine vakıf biriyle aynı dille konuşmak…
Öte yandan, tanıdığınız kim varsa, bir türlü ortak noktada buluşamamak…
Nokta atışı dedikleri bu olsa gerek; engin bir denizde, dalgaların arasında bir can simidi bulurcasına.
Yaradan’ın gücü öylesine büyük ki; çölde bir yudum su ararken, aniden kaynağını bulmak gibi ve kana kana gideriyorsunuz suya olan hasretinizi. Aydınlık, sevgi dolu yürekler de aynı vahada bulduğunuz su gibi kıymetli, eşsiz ve inanılmaz.
Zaman denen mefhum, bir de bakıyorsunuz ki geri işliyor. Sizden çaldıklarıyla, kayıp giden yıllar sinsice gülüyor. Günler, anlık dilimler halinde, paylaşımlar ise çığ gibi büyüdükçe büyüyor. Ve kavram kargaşaları sona eriyor zihinlerde. Dostluğun, insanlığın tadına varıyorsunuz.
İncitmeden, nadide bir çiçeği koklamak gibi ‘’sevgi’’ denen o ulvi duygu. Ne cinsiyet tanıyor, ne yaş, ne zaman, ne de mekân. Sarıp sarmalıyor sizi usulca ve sevginin türevleri ile tanışıyorsunuz. Mutluluk gibi, şükür gibi, aşk gibi, şefkat gibi.
Ufacık iki dere yatağı birleşiyor ve coşkulu bir şekilde çağlayıp akıyor. Ne set konabiliyor önüne ne de hacmi azalıyor, tam tersine daha da güçleniyor.
Bahşedilen yetilerimiz ile mucizelere tanık oluyoruz. Birliktelikten doğan güç ile kâinattaki en zengin canlı olmayı başarıyoruz; hak ediyoruz da…
İnanmak, elimizdeki tek pusula ve onun yardımıyla geçtiğimiz yollarda düze çıkabiliyoruz, deneye deneye. El ele, gönül gönüle…