DÜZEN
Şimdi herkes bir şeylerden şikayetçi ve mutsuz. Ortam savaş alanı gibi her konuşmak isteyen insanların bulunduğu yerde. Bir diyalog yok çünkü dinleyen kimse yok. Konuşmayı değil dinlemeyi unutmuşuz. Hele bir de bizi dinlemesi gerekenler dinlemiyorsa söylenecek söz yok demektir. Ama burada kızmaya da hakkımız yok. Bu sistem hayatımıza öyle bir işlemiş ki farkında olmadan o bilinçle yetişmişiz. İlkokulda sınıfa sınıf başkanı ve yardımcısı seçen bir milletiz. Seçmenliğimiz o yaşta oralarda başlar. Her yıl sınıfa bir yeni başkan ve yardımcısını oylama yaparak seçeriz. Bu konuda hepinizin birer anıları vardır. Kaç kere başkanlık bandını koluna takanlar olmuşken bir kere bile başkan olamayan çocuklarda vardır. İster istemez eziklenir o çocuklar ‘Arkadaşlarım,öğretmenim beni sevmiyor.’ Diye düşünür bile bazıları. Doğru tabi her yılda mı seçim kaybedilir. Belki bu uslu ve sessiz çocuk sınıfı daha güzel idare edecek. Neden onu hiç düşünmüyor ki arkadaşları? Sevmesine gelince herkes konuşuyor, kimse düşman değil o çocuğa. Ama kimse onda başkanlık duruşu görmüyor. Diğer çocuk girişken, konuşkan, popüler bütün okul onu tanıyor şımarık olmasına rağmen öğretmen o çocuğun başkan olmasına göz yumuyor. Çünkü böyle çocuk sınıfın hakkından gelir bana da yardımcı olmuş olur diye düşünür. Öğretmen sınıfa gelene kadar o başkanın görevidir sınıfı susturmak, yoklamayı almak, sessizliği sağlamak. Yani çok konuşan, hiç durmayan bir kalabalığa karşı sessiz değil dahada konuşkan,cesur bir başkan gerekir. Ve öylede olur sınıftaki çocuklar sessiz,korkak başkanı susturur ama tersi olduğunda o başkandan korkusuna susan bir sınıf vardır. Ve hatta oylama sonucuna müdahale bile etmiştir öğretmenlerimiz ‘Ahmet olmaz Mehmet başkan olsun Ahmet onun yardımcısı olsun.’ Karar verilmiştir Mehmet başkandır. Çünkü o bu görevin üstesinden gelebilir. Oy verdiğiniz arkadaşınız kazansa dahi layık görülmemişse olay bitmiştir. Birde çifte standarta gelelim. Şimdi çok kızdığımız o torpil konularına. E o olayda bak nerelerden geliyor. Sınıf başkanının samimi üç beş arkadaşı, biraz muhabbeti olduğu arkadaşları ve fazla iletişim kurmadığı arkadaşları var ve sınıf 31-32 kişi. Sınıf başkanı çocuk samimi olduğu, sevdiği arkadaşlarını her zaman kayırır. Mesela öğretmen sınıfta yoktur okuldadır ama sınıfta değildir ders boştur o sırada da görev başkandadır. Öğretmen tembih etmiştir ‘Kimse sınıftan dışarı çıkmayacak zil çalana kadar!’ Başkanda buna uyar kimseyi çıkarmaz. Tuvalete gitmesi gereken çocuklar arkadaşına dil döker sınıf başkanı ise aldığı emre sadık kalır salmaz kimseyi dışarı. Fakat çok sevdiği can arkadaşı kenara çekip tuvalete gitmesinin gerektiğini söyler ve başkan onu tuvalete salar bunu da öğretmene iletmez. Başka bir günde konuşanların adını tahtaya yazması gerekir bütün nefret ettiği arkadaşlarının adını tahtaya yazar. Bir kere konuşmuştur çocuk o yüzden de suçludur tahtaya şımarıklar adı altına ismini yazar sevmediği arkadaşının. Can arkadaşı konuşsa dahi adını yazmaz başkan. Öğretmen sınıfa geldiğinde ise tahtada şımarıklar yazısının altında ismi yazan çocukları sıra dayağına çeker. Bir başka örnekte ise resim dersi olur herkesin boyası,resim defteri sınıftaki özel dolabındadır. Kalabalık olmaması için sadece başkan ve yardımcısı boyaları,defteri öğrencilere dağıtır. Ders saati 45 dk. Sınıf 32-33 kişi boyaları dağıtan iki kişi. Herkes dolabından ayrı ayrı boya şunu bunu istiyor. Anca ikinci dersin ortasında boyasını ,defterini alan çocuklar resimlerini bitiremeden ders zili çalar ve resmi bitirmesi haftaya kalır. Haftaya da bu şekilde olunca o resim üç, dört haftada biter. Bir bakmışsın ki sınıfın bir kısmı başka resim konusuna geçmiş hatta onların resimleri çoktan sınıf panosuna asılmış bile. Sen resmini ders notu için gösterme amaçlı kullanırsın hocadan da lafı yersin. O resimlerini çabuk bitirenlerin arasında sınıf başkanının can arkadaşları da vardır. Çünkü sırayla boya dağıtma işlemi yapılırken ortalarda başka sıralarda oturan can arkadaşlar başkana gizlice işaret çakar. Başkan yanına gider can arkadaşının ve ondan boyasını getirmesini rica ederler. Başkanda sırayı filan bırakır arkadaşına boyasını getirir. Diğer öğrencilerin ufak tefek karşı gelmelerini öğretmen geçiştirir çünkü ona göre ortada bir haksızlık yoktur önemsiz bir olaydır. Bunlar ne kadar da çocukluk yıllarımızda kalan masumca olaylar olsa da bugünlere bakınca çokta masum olmadığını ve şimdi ki mutsuzluklarımızın nedeninin nerelere dayandığını, aslında bilinçaltımıza ne kadar yerleştiğini görmüş oluyorum. Karşı çıktığımız birçok şey bize ne kadar normal gelirmiş çocukken. Son olarak ise beni sınıfta arka sıralarda oturtan hocalarıma selam yolluyorum. İstemeden de olsa bana bir iyilik yaptılar yıllarca. Arkalarda oturmak her zaman bende insanları, olayları uzaktan ve objektif şekilde izlemeyi alışkanlık haline getirdi. Gözlemci olmam da yazı yazmamda da çok yararı oldu. Her zaman yakınlarda izleyenler değil uzaklarda izleyenler yanlışı ve doğruyu objektif şekilde görebilir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.