Acil servis ana baba günüydü. Sezen Aksu şarkısında olduğu gibi simitçi, kahveci, gazozcu, şinanay da yavrum şinanay bir durum olmasa da tüm şehir halkı sanki özellikle o günü beklemişçesine doldurmuştu bu ufacık hastaneyi. Kolu kırılan, karnı yarılan, gözü fırlamış, kafası tırlamış, derdinden zırlamış, şehri turlamış ne kadar insan varsa hastanedeydi adeta. O iğrenç benzol kokusu hastanenin tüm hücrelerine sinmiş, daha adımınızı içeri atar atmaz insanın içinde ’’ ben bayılacağım galiba ’’ hissi uyandıran o karın ağrısıyla karışık sıkıntı tüm hastaları ve hasta yakınlarını sarıp sarmalamıştı. Doktor Sadun kafasında kalan son üç tel saçını da işte bu manzara karşısında yolmak üzereydi. -Ne oldu yine? Bu kadını niçin getirdiniz? Daha bir kaç saat önce ortopediye göndermedik miydi bunu? Perihan Hemşire sana söylüyorum. Ohoooo...Ya kızım ayakta uyuyorsun sen. Daha mesaiye başlayalı dört saat oldu be kızım. En az dört saat daha buradasın. Uyan bakalım. -Pardon Hocam dalmışım. -Git Nesrin Hemşireyi çağır.Şu kadına bir Baralgin yapıversin. Neydi bunun adı? -Müyesser Hocam...Müyesser Kurtulmuş. -Kurtulmuş mu? Haa haa haaa..Yahu bu resmen yamulmuş be. Perihan Hemşire hiç de espri kaldıracak durumda değildi. ’’ Özkan beni aldatıyor...Kesin aldatıyor namussuz. ’’ Diye mırıldanarak bir hastanın kolunda yarım saattir damar arayan Nesrin Hemşirenin yanına gitti. -Nesrin..Şu Müyeser karısına bir Baralgin yapsana. -Şekerim görüyorsun ki elimde iş var. Sen niçin yapmıyorsun? -Ben iğne miğne yapacak durumda değilim. Özkan beni aldatıyor galiba? Nesrin bir anda buz gibi oldu. Elindeki şırıngayı sonuna kadar kökledi hastasının koluna. Öyle ki iğne bir taraftan girdi öteki taraftan çıktı. ’’ Ulan bu salak anladı mı acaba durumu?’’ Diye düşünüyordu. -Yok kızzz..Özkan abim senin üzerine gül koklamaz valla...Sana öyle geliyordur. -Bilmem valla..Son zamanlarda bana karşı davranışları çok değişti. Kadınlar hisseder. Nesrin gülmemek için zor tuttu kendisini ’’ Kadınlar mı? Sen misin kadın?’’ Diye geçirdi içinden. -Kendi kendine ehvam yapma. Yok öyle bir şey. Neyse..Sen kötüsün bu gün..Ben yapayım Baralgini. Başka zaman olsa bu iğne yapma işi kesin bir kavga sebebi olabilirdi ’’ Niçin ben yapıyor muşum?’’ Diye, ama şimdi bir an önce Perihan’ın yanından uzaklaşmak istiyordu Nesrin. Doktor Sadun Bey’in yanına geldi. Bu sefer damar araması gerekmediğinden Müyesserin kalçasına soktu çıkardı iğneyi çarçabuk. Doktor Sadun Bey Müyesseri uyandırmaya çalıştı. -Müyesser Hanımm..Müyesser Hanımmmm...Uyanın bakayım. -Müyesserrr..Müyessserrr. -Ulan uyuz karı...Sen yatmayacak mısın daha? -Hıııı -Sana diyorum. Yatmayacak mısın daha? -Kızlar uyudu mu? -Ne kızı ulan? Hangi kızlar? -Perihanla Nesrini diyorum. Uyudular mı? -Ulan tepemin tasını attırma gece gece. Ne Perihanı, ne Nesrini? Elektik santralleri bize çalışmıyor hanımefendi. Kalk bakalım o bilgisayarın başından.Başımıza yazar kesildin anasını satayım. Şu odanın haline bak. Gören esrar tekkesi sanacak burayı. Geberip gideceksin nikotinden. -Sen yat. Beni bekleme. Hazır kızlar uyumuşken iki satır yazı yazayım şurada. -Yahu hâla kızlar diyor. Ulan inek...Bizim kızımız mı var? Kalk haydi kalk da o bilgi sayarı münasip bir yerine sokmayayım. -Koskoca kiloyu kaburgalarıma attığın yetmedi, şimdi de kafamda bilgisayar mı kıracaksın? -Haydaaaa...Yahu sapıttın mı sen? Ne kilosu? Ne kaburgası? Kalk haydi kalk da gerçekten kırmayayım kaburgalarını. -Tamam tamam sen yat ben on dakikaya kadar geliyorum. -Bekletme fazla...Ulan anasını satayım. Günlerce direksiyon salla. Kamyonun senetlerini ödeyeceğim diye yetmiş iki saaat hiç uyumadan çalış, itiyle, köpeğiyle, patronuyla, halcisiyle, komisyoncusuyla cebelleş dur; eve gelince de bu deli karıyla uğraş. -Tamam Rüstem tamammm. Söylenip durma. Geleceğim az sonra dedik ya. Müyesser ’’ Söylenip durma’’ Dese de Rüstem kaderine, şansına, talihine ana avrat dümdüz giderek yatak odasının yolunu tuttu. Müyesser de kısa bir süre arkasından baktı. -Engin Bey kusura bakmayın.Kocam geldi. Mecburen kapatmak zorunda kaldım. -Estafurullah Müyesser Hanım. Kusur ne demek. -Hikayemi nasıl buldunuz? -Çok çok güzel. O bakkal çırağı Engin ben miyim? -Evet. -İyi ama beni niçin o kadar saf biri yaptınız. Ayrıca öyle gelişmiş kasları olan bir genç değil elli yaşında, ihtiyar sayılabilecek biriyim ben. -Ne biliyim...Sizi öyle hayal ettim hep. -Teşekkür ederim. Teveccüh göstermişsiniz. Bence siz yatın artık. Rüstem Beyi fazla bekletmeyin. -Gebersin domuz. -Neden? Çok kötü biri midir? Mesela hikayenizdeki Hacı Rüstem gibi? -Aynen. -İyi ama şimdi orada Hacı Rüstem olsaydı çoktaan gerçekten komalık olmuştunuz değil mi? Oysa Şoför Rüstem hâla hayatta bıraktı sizi. -Bana Rüstemi savunmayın lütfen. -Rüstemi savunmuyorum. Bir durum değerlendirmesi yapıyorum sadece. Haa bu arada Nesrinle Perihan ne diyor sizin bu durumunuza? -Nesrin ve Perihen diye biri yok. -Nasıl yani? Kızlarınız yok mu sizin? -Var -Anlamadım..Kafam karıştı. Nesrin ve Perihan adında iki kızınız var mı yok mu? -Anlamazsın..Boş ver..Takma kafanı. -Müyesser Hanım kafamı allak bullak ettiniz. Nesrin ve Perihan hastanedeki hemşireler mi yoksa kızlarınız mı? -Haa haaa haaaa.. Hastane yok ki Nesrin ve Perihan diye iki hemşire de olsun. -Romanda diyorum yahu..Romanda var Nesrin ve Perihan. -Gerçek hayatta da var. -Offf..Bilmece gibisiniz. Peki nerede bu kızlar? -Öldüler. -!!!!!!!!!!!! -Sustunuz? -Hem öldüler diyorsunuz hem de var? Kafam karıştı. Nasıl öldüler peki? Hastalık ya da trafik kazası filan mı? -Rüstem öldürdü onları. -Nasıl yani? -Babam beni öldürdü. Rüstem de kızlarımızı. -!!!!!!!!!!!! Akrep ile yelkovanın o gece çok aceleleri vardı sanki. Olanca hızıyla birbirlerini kovalayıp durdular. Rüstem’in verdiği o on dakilalık süre adeta iki saniyede sona ermişti. Oysa Müyesser’in anlatacak, Egin’in dinleyecek o kadar çok hikayesi vardı ki. Kutsal Kitapta üzerine yemin edilen zaman bu kadar hızlı akmak zorunda mıydı? Oysa Perihan Ve Nesrin öldüklerinde ne kadar da tembel, hımbıl bir şekilde ilerlemişti. Ya da kim bilir o zaman da böyle umursamaz bir şekilde hızla akıp gitmişti ama her salisesi bir asır gibiydi. Rüstem içeriden ’’ Haydi artık. O bilgisayarı münasip bir yerine sokmadan gel şu yatağa’’ Diye seslendiğinde’’Asra yemin olsun ki insanlar hüsrandadır. İman edenler, salih ameller işleyenler, hakkı ve sabrı tavsiye edenler hariç.’’ Diye yazdı Müyesser ve tıklayarak Engin’e gönderdi Asr Suresinin mealini. Engin ’’ Şimdi ne alaka?’’ Diye düşünse de üzerinde fazla durmadı. Çünkü Müyesser tanıdığı en kördüğüm kadındı. Tabii ki internet ortamında ne kadar tanıyabildi ise. DEVAM EDECEK DEMEME GEREK YOK SANIRIM |