’’Eyvah’’ Diye fırlamak istedi yataktan Müyesser. Sessizce gördüğü rüya sesli bir film mi olmuştu yoksa? ’’Ya Engin duyduysa söylediklerimi? Acaba babam ve Rüstem ayısı haklı mı? Öyle ya, fiilen olmasa da ruhen bir fahişeden farkım yok. Tövbe Allah’ım tövbe..Hem de şu halimde...’’ -Ben sana bir şey dedim mi Engin? -Valla iki saatir gözlerini aç da bir şey de diye bekledim ama hiç sesin sedan çıkmadı yenge. -Oh ya Rabbi şükür. Zavallı Engin... Beynine emir ileten sinir liflerinin birbirleriyle sarmaş dolaş oluşu sayesinde çok gelişmiş kaslara sahipti ama ne yazık ki beyinde yoktu kas diye bir şey. Tabii ki hiç bir şey anlamadı Müyesser’in ’’Oh’’ çekmesinden. Zavallı zaten o kadar düz bir adamdı ki böyle şeytanlıklar aklının ucundan bile geçmezdi. Frikik pozisyonlarını mutlaka değerlendirme dışında da çevreye verdiği bir zararı olmamıştı bu güne kadar.(Ki o da zarar sayılmazdı çünkü frikikler genel olarak ’’ kişiye özel ’’ tarifesidendi.) Müyesser zorlukla az bir şey kımıldayınca karşısında kendisine bakan iki adet kürdan gördü. -Nesrinnn..Perihannn..Kızım niçin öyle abdesthane ibriği gibi dikeliyorsunuz. Yaklaşsanıza yanıma. Nesrin yanaştı yatağa önce. -Ay anne bu ne hal kız... Aynen Mısır Firavunu Tutankamon gibi mumyalamışlar seni. -Yaaa sorma kızım. Babacığın sağ olsun. İyi benzetti. -Ah anne...Sana o kadar söylüyoruz arının deliğine çöp sokma diye. -Ayının ini demek istiyorsun yani. -Anneeeee.. -Tamam tamam anladık. Senin baban bir melek. Perihan da söze karıştı. -Elleri kırılsın inşallah Nesrin öfkelendi. -Onun elleri kırılırsa akşama sofranda yemek yerine bok yersin küçük hanım haberin var mı? Engin hâla bakmaktaydı salak salak. Bu kadar âli bir terbiye ile yetiştirilmiş, bu kadar âli bir edep ile lebalep dolu ( Tabii ki bu lebaleb tabirini o bilmiyor...Ona sorsan lebaleb nedir diye leblebinin tersten yazılışı der.) bu iki dünya güzeli. Özellikle de Perihan... ( Üf anammm ) Nasıl oluyordu da hem de annelerinin huzurunda ağızlarına ’’ bok ’’ alıyorlardı? Yani ’’Bok ’’ gibi kaka bir kelimeyi ağızlarına alıyorlardı? ( Yahu biri şu yazarın ensesine bir tokat atsın...’’ Bok gibi kaka bir kelime?????) Perihan da patladı. -İki lokma ekmek için her türlü aşağılanmaya katlanmak gerek yani öyle mi? Nesrin yapıştırdı: -İki lokma ekmek ha? Gözüne dizine dursun. Zavallı adam bizim için paralanıyor. O senin aşağılanma dediğin şey, azıcık çeneye hakim olmak. O kadar zor mudur ’’ Tamam bey, sen nasıl istersen’’ demek? -Biliyor musun abla. Bu dünyada özgürlüğün önündeki en büyük engel, senin gibi halinden memnun kölelerdir. -Bana komünizm propogandası yapma. Hem de şu hastanede. Asıl köle olan sen ve senin zihniyetinde olanlardır. Biz sadece Allah’ın kullarıyız. Başka kimseye köle olmayız. -Şeyh Nizamettin dümbüğü ne oluyor peki? -Bana bak..Yırtarım senin ağzını. Senin o çağdaş yaşamı bilmem ne ettiğimin bilmem nesi derneklerindeki kokonaların bin tanesi o mübareğin tek tırnağı olamaz.Dümbük arayacaksan kendinize bakın siz. -Sahte hacının yobaz kızı... Başka türlü davranamaz ki zaten.Doğası böyle. -Asi annenin anarşist kızı...Başka türlü konuşamaz ki. Fıtratı böyle. Perihan dayanamadı artık. -Kızlar..Beni ziyarete geldiğinizi sanıyordum. Her zamanki gibi siyasi tartışma yapacaksanız dışarı...Benim dinlenmem lazım. İki adet kürdan annelerini öptüler. Nesrin ’’ Allah’a emanet ol anne, Rabbimin selamı ve bereketi üzerine olsun’’, Perihan ise ’’ Byeee Anişko..Çavvv’’ Diyerek odadan çıktı. Engin giden kızların arkasından baktı. Nesrin hastaneden çıkmadan önce türbanını, altındaki boneye iğnelemeye çalışırken Perihan ’’ Saçlarını savurursun, rüzgarlara bırakırsın’’ Modundaydı. Mırıldandı Engin: ’’ Al işte... Biri ambalajlı kaşar, ötekisi açık..Seç seç al. ’’ Yaptığı bu benzetmeye kendisi de şaşırdı. Çünkü müthiş bir zeka ürünüydü bu espri(!) -Yenge bir isteğin, bir ihtiyacın var mı? Hemen alıp geleyim. -Yok sağ ol Engin. Beni hastaneye enişten mi getirdi? -Yok yenge. Diğer esnaflar getirdi. Ben de yatış işlemlerini filan yaptırdım. Rüstem enişteyi polisler götürdü. -Çok şükür..Nihayet... İnşallah içeri atarlar da anlar kadın dövmek neymiş. -Ne içeri atacaklar yenge. Komsere ’’Sinirlerimi ayağa kaldırdı n’aapıyım.’’ Demiş. Komser de ’’ Haklısın birader, sen şimdi git. Kadın şikayetçi olmazsa kapatırız konuyu. Hoş şikayetçi olsa da yaparız bir güzellik. Merak etme. ’’ Demiş; salıvermiş Rüstem Enişteyi. -Yahu bu erkek millet hep aynı tornadan mı çıkmış böyle? -Çok komiksin valla Müyesser yenge. İnsan, insandan çıkar.Hiç turnadan insan çıkar mı? Müyesser kahkayı patlattı ya bütün kabugaları ve göğüs kafesi kemikleri ak, kara, pembe, beyaz, artık ne kadar ciğeri varsa hepsine birden girdi çıktı adeta. Kalbe bile hatta. -Allah belanı versin Engin. Beni şu halimde güldürdün de kemiklerimin ağrısını taa beynimde hissetmeme sebep oldun ya. Allah da seni hem güldürsün hem de belanı versin e mi? -Sağol yenge. Bir mukavele. Bu ’’ Bir mukavele’’, ’’Turna’dan daha çok güldürdü Müyesser’i. Bir taraftan gülüyor, bir taraftan yaşın yaşın gözyaşı döküyordu. -Allah seni bildiği gibi yapsın e mi Engin? Beni öldürmeye mi geldin? Ustanın kiloyla yapamadığını sen güldürerek mi yapacaksın? Def ol haydi. -Yenge sana bir şey sorabilir miyim? -Tamam sor..Ama bak yine güldürürsen hastane güvenliğini çağırıp seni kovdururum hastaneden. Bir daha hastaneye sokmamaları için de kesin talimat veririrm. -Tamam yenge...Sorum şu: Hacı Enişte sana karşı bu kadar sert olduğu halde nasıl oluyor da kızları bu kadar serbest bırakabiliyor? -Hacı enişte mi? -Evet Hacı Enişte. -Her şeyden önce o hacı enişte, hacı enişte değildir. -Anlamadım. -Yani adamın hacca gitmişliği filan yok. Bunun anası olacak cadaloz her erkek çocuk doğurduğunda bu çocuklar çok yaşamaz ölürmüş.Bunlar da bir şıha gidip anlatmışlar durumu. Şıh bunlara ’’ Doğacak çocuğa göbek adı olarak ’’ Hacı’’ Adını koyarsanız çocuğunuz yaşar.’’ Demiş. Sonra kaynanam olacak kuduz ile kayınpederim olacak uyuzun bir erkek çocukları olmuş. Adını Rüstem, göbek adını Hacı koymuşlar. -Öyle yapınca ölmemiş mi Rüstem enişte? Müyeser gülme ve ağrı krizleri içerisinde Engin’in kafasına atacak bir şeyler ararken gözü kızlarının getirdiği bir kutu Antep fıstıklı baklavaya ilişti. Kaldırdığı gibi Engin’in kafasına fırlattı. Engin kafasından akan şerbeti peçete ile silerken ondan hiç beklenmeyecek bir espri daha patlattı. -Yenge var ya...Sen bu paketi bana attın, ben de fıstık gibi delikanlı oldum ha...Hem de Antep fıstığı gibi delikanlı. Müyesser binbir zorlukla hemşire çağırma düğmesine bastı. Az sonra bir hasta bakıcı ile Egin, kendilerine Müyesser’in odasında nefis bir baklava ziyafeti çekerken Müyesser, acil servis personeli tarafından bu servise taşınıyordu. Polis memuru Hüseyin 301 No lu odanın kapısını çalıp ’’ Gir ’’ komutunu beklemeden içeri girdiğinde hastabakıcı ile Engin hâla baklava yemekteydi. -Beyler burada yatan hastaya ne oldu? Nerede? Ulan öldü mü yoksa? Cevap verdi Engin. -Yok abi ölmedi. Acile kaldırdılar. -Niye ki? ne oldu ki acile kaldırdılar? -Gülerken fenalaştı birden? -Gülerken mi? Hastane odasında komalık olacak kadar neye güldü ki bu kadın? -Ya abi bakma sen. Müyesser yenge bu. Ota, boka her şeye gülüyor. İyice kafayı yedi dayak yiye yiye. -Sen gördün mü Müyesser yengenin dayak yediğini hiç? Mesela son olayı gördün mü? -Görmez miyim abi? Rüstem eniştem kiloyu buna bi fırlattı. Tek atış..Tam isabet..Müyesser Yenge aynen nakavt. -Bütün bunları mahkemede de söyler misin? -Olay aynen böyle oldu. Elbette söylerim. -Söyleme koçum. Bir parça aklın varsa sakın söyleme. -Neden? -Yeni bir iş bulmak zordur da ondan. -Anlamadım. -Ulan angut..Anlamayacak ne var? sen patronun aleyhine şahitlik yaparsan adam seni o işte tutar mı? Tuttuğu gibi kapı önüne koyar. Senin gibi bir angutu başka patron işe alır mı? Naaahhh alır...Ne oldu? Kaldın sap gibi ortada işsiz güçsüz. -Anaaa...Yaa haklısın polis abi. Eeee..N’oolacak şimdi? Hastaneye ilk geldiğimde sormuştu başka polisler’’Olay nasıl oldu?’’ Diye. Ben de aynen anlatmıştım. İfademi almışlardı. -Kolay...Şimdi diyeceksin ki: ’’ Ben hastaneye ilk geldiğimde heyecandan yanlış ifade verdim. Rüstem enişte teraziyle sebze tartarken Müyesser yenge geldi dükkana. Yerdeki muz kabuğunu görmedi. Basınca kaydı. Kayarken Rüstem eniştenin terazisini de devirdi ve kiloların üzerine düştü. Benim gördüğüm işte budur’ -Yav abi ben bu kadar lafı aklında tutan biri olsaydım orta okulu bitirirdim. -Önemli değil. Biz yazarız. Sen imzala yeter ki? -İmza tamam da abi Müyesser yenge ne olacak? -Başlatma şimdi Müyesser Yengenden. Her kocasından iki tane tokat yiyen karı için mahkemeye sevk yapsak tüm işimiz gücümüz bu olur. Ulan oğlum hırsızı var, uğursuzu var, kaçakçısı,iti, kopuğu, teröristi...Var oğlu var. Bir de karı kaprisi ile mi uğraşacağız? -Haklısın abi. Bu kadar dert varken bir de karıların kaprileriyle uğraş...İyi anasını satayım... Hangi karı kapri giymiş? Hangisi şortla dolaşıyor? Bunun araştırmasını bile size yüklediler demek...Zor meslek polislik valla. İyi ki de polis olmamışım. Bu sefer gülme krizine giren Polis Hüseyin ile hastabakıcıydı. DEVAM EDECEK TABİİ Kİ |