13
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1695
Okunma

Sıcak bir Ankara’ya ağrılarıyla uyanmıştı. Daha tan ağarmamış, sokaklar kalabalıklaşmamıştı. Tabir yerinde ise in cin top oynuyordu. Bu saatlerde balkona çıkıp daha kirlenmemiş çevreyi seyretmek, usul usul hareketlenen gün ışığına bakmak ve kalbinin başkentini solumak en sevdiği şeylerdi.
Hayatı öyle monotondu ki; kendini artık robot gibi görüyordu. Sabah kalk, duş al, giyin, işe git... Çalış! Çalış! Hep çalış... Akşam aynı güzergahtaki markete uğra, günlük ihtiyaçları al, para öderken kasiyerle iki dakika sohbet et, arabaya bin; evdesin. Yeni moda bir şarkının nakaratı gibi tıpkı... "Yatcaz kalkcaz yatcaz kalkcaz hop ordayım."
Gitgide nefes almakta zorluk çekiyor, bunu nasıl anlatacağını bilemiyor, kısıldığı kapandan bir türlü çıkamıyordu. En yakınları bile görmüyordu bunu. Yüzündeki sahte tebessüm ise maskesiydi. Görenler onu hep mutlu sanıyorlardı.
Acı acı çalan telefonun sesi ile düştüğü hayal dünyasından sıyrıldı. Bir an sağa sola baktı, gözyaşlarını gören var mı diye endişelendi. Zira işteydi. Eski çalıştığı yer olsa; oradakiler alışmıştı doğrusu. Ancak burası yeni bir yerdi ve insanların hepsi açık arama derdinlerdi. Kadın olmanın, üstelik dul bir kadın olarak çalışmanın zorluğunu ilk kez burada hissediyordu.
Yüzüne yine aynı maskeyi takarak, telefondakine kısa ve diplomatik bir cevap verdi. İçindekileri yansıtmamayı başarmıştı yine.
Haydi! Gel kendine! Pollyannacılık oynamaya başla! İçindeki sese gülümsedi. Herkesin sevdiği; ama kendisi için mezar olan gamzeleri belirginleşti. Gözleri eskisi gibi ışıldamıyordu.
"Gülesim yok, konuşasım yok; ama mecburum." diye zorlayarak kendini aldı eline kalemini. "İncele kızım dosyaları. Bunların ne suçu var? Senin içinin gelgitlerinden kime ne?
Sabrı tükenmişti. Mesai bitmek bilmiyordu. Ah ah! O mezarı saydığı dört duvara bir gitse, yine kapasa kendini tüm dünyaya. "Bugün susasım var." diyordu yine. Dua ediyordu ki evde çocuklar da olmasın.
...........
Bir zamanlar gözlerinde baharlar vardı. Aynaya baktığında saçlarının dalgasını ve gamzelerini çok severdi. Zaman değil, yaşadıkları çökertmişti kadını. İsyan etmedi yine de hayata . Allahına sığındı.
Bir bir sevdiklerini kaybetti. Zaten bu yüzden değil miydi ki ilk yıkılışı?
............
Ve başladı hayata haykıramadıklarını yazma isteği...
SİYAH BEYAZ... YOK YOK... MAVİ SİYAH RENK OLMALIYDI ARTIK; ANLAŞILDI...