9
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
787
Okunma
Gökyüzü kapalı gri bulutlar sarmış ortamı. Kolumu kaldırmak istemiyorum. Dökülüyorum.
Az sonra sanki birileri gelip toplayacak parçalarımı yerden. Yere dağılan insan parçaları
benim. O minik çocuğun ve annesinin neler olduğunu anlayamadan yıkıntılar arasında
kalan cansız bedeninden gökyüzüne yükselirken ilenen ruh da benim.
Acıyla gökyüzünü kucaklayan anne de benim. Ah acı sisli puslu ağıyorsun avuçlarıma.
Yağ yağmur yağ. Güneşte lekeler var koca koca. Ölümüm gizleniyor kendimden. Ölmedim.
Yaşıyorum. Şu toprak eşeleyen kediler bilmiyor. Köpek yavruları da. Mezar kazıcıları hiç
bilmezler. Acıyı gömer onlar. Zulme toprak atarlar.
Suç açıkta. Kocaman gözlerle eldiven giyiyor kanlı ellerine. Su temiz.Yıkamıyor.Kan sızıyor
bileklerinden yukarıya, yukarıya.
Suçlu yaratmakta usta yapma tanrıcıklar. Kırıldığını görmüyorlar porselen kollarının.
İyi bir yapıştırıcı aramakla meşguller.
Ah, açık sınırlarım. Benden başka herkese. Suçlu benim yine de. Kaldırmadım ki aklıma sınır
koyan duvarları. İzin verdim cebimden üç kuruşumu bile çalanlara. Evimi talan edenlere.
Sorma gücünü kendimde buldum can havliyle :
-İçeriye düşmanları koyan kim?
Yanıt alamadım soruma. Düşmanlarım değil de neden ben öldüm derken. Onların haberleri varken bu ölüm gününden, neden önlerine sürüldüm ben. Öyle masum ve habersiz.
Kapatıldı kentim. Kocaman sürgüler sürüldü giriş kapılarına. Karanlıktan utanmasın diye mi
dünya.
Duyuluyor yine de ölümüm. Görülüyor uzaklardan kaydığı yıldızların.
Ben ölüyüm.
sustum!..
14.5.2013 / Nazik Gülünay