- 1182 Okunma
- 14 Yorum
- 0 Beğeni
Sömürülen Emekler
İnsan emek vererek bir işte çalışır. İhtiyacı vardır, kazanmak, hayatını devam ettirmek zorundadır. Bu nedenle yapabileceği iş kollarından birinde işe başlar. Okumuş, bir sanat dalında yetişmiş, çırak olarak ustalığa gelmiş, ya da sıradan bir lise veya ilköğretim mezunu olarak yetişkin birey olmuştur. Normal eğitim veren klasik lise ve ilköğretim mezunları vasıfsız olarak adlandırılır. Sözüm ona Üniversitelerin pek çok alanından mezun olanlarda artık vasıfsız sınıfına dâhil olmaktalar, yani işsizler ordusuna katılmaktadırlar. İşsizler ordusunun çığ gibi büyümesinde en büyük neden, yeterince planlama yapılmamasıdır. Yetişen yeni neslin geleceği, maalesef kaderine terk edilmiş vaziyettedir.
Parası, imkânı, desteği olanlar iyi okullarda okuyarak geleceklerini kazanma çabası içindeyken, gençliğin büyük kısmı bu başarıdan yoksun bir vaziyette, otuzlu yaşlara geldiklerinde bile hala ana baba desteği ile yaşamlarını sürdürmektedirler. Sayın Başbakanımızın dediği gibi, bırakın üç çocuk yapmayı, evlenmeyi bile hayal edemeyecek durumda kalmaktadırlar.
Ülkemin derinden derine hissedilen çığ gibi büyüyen bir işsizlik sorunu var. Ancak zaman içinde Ülke gündemi o kadar farklı konularla meşgul edilmekte ki bu mesele hemen hiç konuşulmamakta, pembe tablolar yazılıp çizilmekte. İş bulma umudu kaybolmuş, geçim derdi ile bocalayan, köyünden ayrılmış geri dönme şansı olmayan yığınla genç insan, özellikle büyük şehirlerde hayatta kalma mücadelesi içinde yaşamaktadırlar.
Ülkemde, özelleştirmeler sonucu pek çok kuruluş, fabrika iş alanları ya yabancıların elinde veya yerli sermaye ortaklığında işlerine devam edip gitmekteler. Yabancı sermaye geliyor diye seviniyoruz da, bizim ülkemizi neden tercih ettiğini sorgulamaktan çekiniyoruz. Bunun temelinde ucuz işçilik, onlara sağlanan geniş imkânlar yatmaktadır. Uzun yıllardır sendikalaşma, başıbozuk biçimde devam etmektedir. Sendikalar ya İdareye yakın durmakta, ya da yeterince örgütlenememektedir. Yabancı sermaye veya yerli sermaye sendikalaşmaya sıcak bakmamaktadır. Ülke idaresinde ki yetkililer, yabancı sermayeyi kaçırmamak için sendikalaşamayan işçilerin sorunlarını göz ardı etmektedir. Son yıllarda Kamu dalında(Memurlar) ve sözleşmeliler sendika faaliyetlerini artırmış olsa da, birlikte hareket etme olanakları ya az veya olmamakta.
Yukarıda belirttiğim gibi Ülkemizde sarı sendikacılık(yani yönetime yakın), her zaman sendikal faaliyetleri gösteri ve grevleri aksi yönde etkilemektedir. Gerçi bazı sendikalar hak ararken gösteri ve yürüyüşleri başka maksatlara dönüştürmüş olsalar da bu durum, emeğin hakkının yeterince ödenmemesine engel olmamalıdır. Hele son yıllarda ortaya çıkan ve açıkça işçi emeğini sömüren TAŞERON firmaların, diledikleri gibi hareket etmeleri, vurdumduymaz ve adam kayırıcı yöntemleri, zaman zaman medya da bile işçi gösterilerine sahne olsa da, önemsenmeden göz ardı edilmektedir.
Ülkeyi yöneten idarecilerin rahat hareket etmelerinin bir nedeni de, toplumumuz bir türlü örgütlenmeyi, örgütlenerek hak aramayı başaramamış olmasından kaynaklanmaktadır. Gelişmiş demokrasilerde, yönetenler her hareketlerinden, he yaptıklarından topluma hesap vermekte iken, henüz tam bir demokrasi çarkını çeviremeyen Ülkemde maalesef bu durum aksi yönde işlemekte. İçinde yaşadığım toplumda, vatandaşlar hangi etnik kökten, hangi inançtan veya düşünceden olurlarsa olsunlar, Ülkenin eşit şartlarda yaşayan bir bireyi olarak kendi haklarını tam olarak ya bilmemekte, veya esini çıkarmaktan kaçınmaktadır. Hele son yıllarda vatandaşlar arasında ortaya çıkan gerginlikler, yandaş veya yandaş olmayanlar diye sınıflandırılmaya başlanılması, bırakın kendi haklarını, alın terlerinin karşılığını aramalarını, yaptıkları işlerde huzur bunalımı yaşamalarına neden olmaya başladı bile. Hangi meslekten, hangi yaştan olursa olsun, insanlar sanki ruh hastası olmuş, öfke selinde patlamaya hazır bombaya dönüşmüş durumdalar. Bu durumda insanların emeklerinin karşılığını arama gibi düşünceleri bilinçaltına gizlenmekte, kısır döngü içinde anlamsız bir yaşam savaşına dönüşmektedir. Sadece duyarlı bir takım köşe yazarları zaman içinde köşelerinde bu konulara değinseler de, sayfaların süsü olarak kalmakta, duymak istemeyen, görmek istemeyen yöneticilerin aldırış ettikleri bile olmamakta. Geçenlerde T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, Sayın Faruk Çelik bir sohbet esnasında, asgari ücreti överek, peynirin ve zeytininde fiyatı ucuz sözleri ile emekçi insanların gönüllerini yaralamıştır. Hayat sadece peynir ve zeytinden ibaret değildir, herhalde.
Sendikalaşamamanın bir diğer nedeni de işsizliğin kol gezdiği Ülkede, her an işini kaybetme korkusu ile insanların az da olsa aldıkları ücretlerle işlerine devam etmeleridir. Ücretler zaten ortada. Asgari ücretin bu kadar az olduğu bir Ülkede bence asgari ücretle çalışanlarda işsiz statüsündedir. Sadece sigortalı olmak uğruna asgari ücrete talim etmek, işsiz kalacağım diye işverene boyun bükmek artık normal kabul edilmektedir. Gelir adaletinin olmadığı, parası olanların kârlarına kâr kattıkları, ücretlilerin büyük bir kısmının ise şükürcü bir din anlayışı ile yetişmeleri, yabancı sermayenin işine gelmektedir. Sorgulamayan, aldığına şükreden, Büyüklerimiz işini bilir diyenler çoğaldıkça, alın terinin sömürülmesi daha uzun yıllar devam edip gidecektir. Bu arada refah içinde yaşamanın tadını alan kitleler, aşağıda kalanların, düşük ücrete talim edenlerin durumlarına bakmayı, çoktan unutmuş olacaklardır.
Saygılarımla
Mehmet Macit
07.05.2013
YORUMLAR
Bu güzel,öz düşünceleriniz, müşterek üzüntülerimiz....
Derin evham veren, Vatanımızın istikrarsızlıgında,düşünmemize sebeb oldunuz,teşekkür ederim..
Detayları net vegüzel açıklamışsınız...
Harcamalara yönlendiren bankalar ve her şey çok güzelmiş,hiç sıkıntı yokmuş gibi gösteren beyinleri hasta, çıgırtkanlar halkın sesını ,nefesini kesti.
Yönetici görünenler,özde çare yerine,,suni egitimle insanlarla neredeyse dalga geçer hale geldi.
Düşünemeyen millet tabakası,rehavette hala.Nedensiz,niçinsiz öylece yaşar durumda.
Ya!! onca egitimden geçen beyinlere ne demeli,gündüzleri TV prgramlarında degil de, gece yarıları konuşma yaptırılan sözde uyarıcıları, kimler dinliyorsa..Bilhassa halk,yaşadıklarının farkındasızlıgında yaşıyorlar.
HALKIN HABERSİZ VE BİLGİSİZ KALMALARI İÇİN ONCA VERİLEN EMEKLERİ,NEDEN GÖRMEZLİKTEN GELİYOR,YAZAR ÇİZERLER ANLAYAMIYORUM..
Oyun güzel oynanıyor hasılı...Millet uykuda.Çoluk çocugunun yarınında nelerle karşılaşacagının farkındasızlıgıyla..
Abuk ,hiç bir egitim vermeyen dizilerle beyinler abluka altına alındı..Bu günümde nasılım,yarınımda nasıl olacagım düşüncesizliginde kalakaldık...Cinnet geçiren bir Türkiye sevdalıları oluştuk,Gayesiz,biteviye,karnım doyuyor.taksitlede olsa aç degilim fantazilerinde...
Degindiginiz gibi,,Ülkeyi yöneten idarecilerin rahat hareket etmelerinin bir nedeni de, toplumumuz bir türlü örgütlenmeyi, örgütlenerek hak aramayı başaramamış olmasından kaynaklanmaktadır.
Yaşadıklarımız endişe verici...
Bu güzelim yazınızı okuyunca derlenip toparlanma zamanımız ne zaman diyerek, bari paylaşımlarla daha çok kitlelere ulaşılması dilegimle..
Yüregine ,emegine saglık sevgili kardeşim..Allah razi olsun..
selam ve sevgiler..
Muhterem Hocam,ülkemizin toplumumuzun yıllardır kanayan ve her geçen gün biraz da kötüye giden.içler acısı durumumuzu ana hatlarıyla mükemmel bir şekilde dile getirmişsiniz.umarım devletimizin yöneticileri,ve milletimizin zenginleri bu duruma bir çare bulurlar.yoksa gidişat vahim.sizin söylediğiniz gibi millet patlamaya hazır bir bomba gibi.
Selam ve sayğılarımla.
Derebey tarafından 5/8/2013 7:50:33 AM zamanında düzenlenmiştir.
Geçen gün bir resim gördüm üzerine işaret etmişler,şu işçi şu işçi ,diğerleri onları idare eden mühendis tekniksiyen idare amiri şef .çalışan iki kişi bizde mühendisim ben diye ütülü pantalonla gezer iş yapmaz emir verir başka ülkelerde onlarda işçi gibi emek sarf ederler üretirler.
Sendikalarda ayrı bir dert işçinin sırtında jaguar arabalara maaşı ona keza...
Tebrik ederim saygılarımla.
efendim memleketimizin kanayan yarasına parmak basmışsınız sömürülen emekler evet emekler hep sömürülüyor hemde acımasızca ben zaman zaman mantıksızda olsa bir daha dünyaya gelirsem işçi olarak gelmiyeceğim derim de bana gülerler bugünkü iktidar güya üç sendikaya üye olma hakkı veriyor ama sendikalı olmayı şarta bağlıyor bir iş yerinde bilmem kaç kişi çalışsınki sendikaya üye olma hakkın olsun diyelim oldun çeşitli bahanelerle kapı önündesin vs vs ve son yasaya görede üye kotası koyuyor şu kadar üyenin altına düşersen sendika kendiliğinden düşecek her oyun işçinin emekçinin üstüne oynanıyor büyük partiler işçi haklarıyla hiç ilgilenmiyorlar marjinal guruplardan bahsediliyor eğer meydanı boş bırakırsan birileri gelir o boşluğu doldurur emekçiden yana onlar var olduğunu gösterir ve hal böyle oluncada kargaşa devam eder gider kaleminize sağlık saygılarımla selamlar
Cumhuriyetin getirdiği kazanımları kin ve nefretle bir kaç yılda tüketen; öz sermayeyi, 1956 yılında Türk insanının Düyunu Umumiye borçlarını ödemek için kolundaki bileziği çıkarıp veren, parmağındaki nişan yüzüğünü çıkarıp veren insanlarımız dinsiz-imansız mıydı? Peki biz ne yapıyoruz? Lozan anlaşmasının özel hukukukunu incelediniz mi sevgili okurlar. İkili anlaşmaların içyüzünü biliyor muyuz?
Söyleyeyim:
İnsan sevgisi olabilir ama Türk insanını, Türkiye Cumhuriyetini sevmek başkadır. Buradan Deniz,Yusuf,Hüseyin gençlerini de anayım. Bağımsızlık mücadelecilerini.
Üç doğmak? Güzel ve egoizmin gereği. Şahsi fikrim beş olsun. Bu yaştaki düşüncem.
Kim bakacak yaşlanan insanlara? Amela arıyoruz. Bundan sonra AİLE PLANLAMASINA HAYIR. Duyun gençler. Sizin iş gücünüz lazım bize. Hem de ucuz olsun. Sendika mendika diye bir şey de düşünmeyin olur mu? Ben belediyelere söylerim. Size kömür, yağ, un şeker de veririm taziye helvası yaparsınız.
Selam ve saygıyla.
Örgütlü toplum,güçlü toplumdur.Dense de; Eskiden aslanın ağzında olan ekmek,midesine inmiştir.Aslanın midesinden alıpta yiyebilene aşk olsun,helal sana,ne güzel bir iş bulmuşsun,iyi hadi..diyerek onurlandırıyoruz.Lakin kazandığı para ile geçinemeyecegini de biliyoruz.
Ülkemin gerçeklerinden biri de işsizlik sorunu..Adama göre mi iş? işe göre mi adam? Bu ise içler acısı bir durum.Bence dayına göre iş...
Zar zor bir iş bulan insan işine kaybetme riskine karşı maalesef sesini çıkaramamaktadır.Nasıl olsa dışarıda boş gezen binlerce işsiz vardır.Anında yeri dolacaktır.Ali gider,Veli gelir...İşveren için hiçte önemli değildir bu durum...Yani kısaca modern köle olmak.
Aç olmanın,ailesine bir ekmek alamamanın ne demek olduğunu bilir.Askeri ücrete şükür demesinin gerektiğini kabullenir.Geçim sıkıntısı çektiğinde kendisini bile suçlar,"Suç bende ayağımı yorganıma göre uzatmıyorum" der.Bu kadar iyi niyetli,dürüst,çalışkan aldığı ile yetinen,işçinin patronu olmak ne büyük mutluluk olduğunu ancak işverenler bilir.Onu biz bilemeyiz.Vur ensesine al lokmasını gıgı çıkmaz valla..Kaderdir nasıl sa? Ha bir de bal tutan parmağını yalar diyenlerde hiç az değil...
Gönül isterdi ki.. 1 mayış bayramının nerede kutlacağından çok,işçi haklarının,konuşulması...Olmadı yine umut başka bahara kaldı...Her zaman ki gibi...
İşçilerin 1 mayıs gibi bir bayramı da yok aslında...Onlar çalıştı....
Marjinal guruplar yine ortalığı karıştırdı.Televizyonda bir daha ki 1 mayısa kadar konuşulacak malzeme verdiler.Şu marjinaller olmasa belki emek sömürüsüne sıra gelecek:)))) ve onlar
konuşulacak...
Sendika mı? işçinin ödü patlıyor o kelimeden...
Emeklisine üç yıl kalan işçi işten atılma kaygısı taşıyor ve iyi geçinmek ve sesimi çıkarmamak zorunda olduğunu biliyor...hey hat...ne diyeyim şimdi ben buna...
Kutlarım yazınızı saygılar...
ne kadar öğretmen lazım.. ne kadar diğer mesleklerden bir kaç yıl sonrasının eğitim hedefleri plan ortaya konulurdu.. sonra ne mi oldu.. mektupla eğitim ile başlanıp açık öğretime giden bir yol açıldı anlamlıydı, kendini yetiştirmek isteyenler bir imkan.. demirel ecevit gerginlikleri dışarıda kalan arkadaşlarımızı he de bir kaç ayda öğretmen ediverdi ve o saygınlık bitti.. kimse itiraz etmedi.. şimdi her yere üniversite hemde ne yapacağı belli olmayan mezunlar verdi.. gençlik döneminin sonundaki mükellef insan bir meslek öğrenmekten çok memur olmakta kararlılar.. ekonomi çökmüşken en güzel iş.. herşeyidevlettenbeklememeklazım elbette de bu hususu kimden bekleyeceğiz.. daha doğrusu devlet bozmasın yeter.. köylü yoğun bir sistemden şehir yoğun bir yapıya geldik.. tarım ülkesiydik her şeyi özellikle de adam gibi adam devletlerin kabulş etmediği metanın kakalandığı ülkeyiz.. yazık bizden sonrakilere miras bırakacağımız onca güzellik maalesef yok.. ya Devlet başa...........
Ülkemiz işçileri taşeronlaştırılarak emekleri sömürülmektedir. Bu sayede kolayca işten çıkarılıp
kolay lokma olmaktadır.
İşçiler örgütlenip,yandaş olmayan bir sendikaya üye olduklarında kapı önüne koyulmakla tehdit
ediliyor. Sendikaya üye olanlar ise işten çıkarılıyor.
Yine de direnen işçi ve sendikalar var. Ne kadar yok edilmeye çalışılsa da ayakta duruyorlar..
Diğer sorunlarımız gibi bu da açık bir yara gibi iyileştirilmeyi bekliyor..
tebrikler,
bu anlamlı yazıya,
selâm ve saygılar..
aziz dost değerli kardeşim.
ne tesadüftür ki aynı anda yazılarımız yayınlandı sömürülen emekler başlıklı yazınızla
bir kez daha büyülendim zihniniz ve mantığınıza katılmamak elde değil.
gönülden kutlar.tebrik ediyorum yüreğinizle bir harikasınız sevgi ve saygılar sizin olsun
mehmetmacit
çok teşekkür ederim saygılarımla.
İslam Peygamberi okadar güzel ifade etmiş ki çalıştırdığınız işçinin haklarını koruyun hakkını gözeterek sırtında teri soyumadan parasını eline verin emeğinin karşılığını hakkıyla alıca yorgunluğu gitsin.
Biz insanlar bu kurallara uymadığımız için iş ve işci arasaında anlaşmaları yapan yapay kurumlar oluşturmuşuz haklarımızı aramak korumak için.
Adınada işci memur sendikaları demişiz buna rağmen yine de ezilen emekci oluyor zira sendikalar da emeği sömürmeye bir şekil de başlıyor ne yana dönsek sömürülen bizler oluyoruz..
Anlam dolu bilgi dolu güzel bir yazı kalemine yüreğine sağlık dost kutladım.
Selam ve DUA ile.
mehmetmacit
Emeginize yüreginize saglık...
Hala geçmişle yaşayan bu toplum,kendi kendilerine yakıştırdıgı ben şu okuldan mezunum ,ben bu karıyerdeydim,ben şu falanca okul mezunuyum diye diye diplomalarıyla rozetlendirip kendilerini,hala ögrendikleriyle amel etmeyip sürekli karşısına gelenleri eleştirileriyle vakit geçirdikce kaybolmuş bilgileriyle esir kalmaya mahkumdur..
Diril ve savundugun gerçeklerini uygula unutuldu..Özde degil sözde bir yaşama takıldılar..
Bir dönüm bostan,yan gel Osman oldukca,şikayetleri karşıya sadece kaybedilen zamanın kazançları olarak geçiyor..
ahh bir bilinse...
Tüm satırlar,kayıt edilecek kadar gerçeklere yüregini açmış bir yazılım..Çok teşekkür ederim okumak bir gerekti bence...
Selamlar kardeşim.
MERAL TICE tarafından 5/7/2013 1:57:50 PM zamanında düzenlenmiştir.