18
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1847
Okunma
Çocuklarıyla ilgili ebeveyn çocuklarına nasihat vermeliymiş, bunun idrakine yeni varıyorum maalesef. Babamı çok sevdiğim halde bitip tükenmeyen nasihatlerini dinlemekten hiç hoşlanmazdım. “Benim aklım yok mu ki sürekli söylüyor" diye de kızardım bazen. Sert bir babaydı belli edemezdim rahatsız olduğumu. Dinler miydim, dinlemek zorundaydım.
Okumaya başladığımda en çok merak ettiğim şeyi yaptım. Babamın biz yattıktan sonra gaz lambasının ışığında bir şeyler yazdığını görürdüm. Birkaç defa sorduğum halde ne yazdığını söylememişti. Bir gün babam bahçede dolaşmaya çıktığında yüklükten o defterleri aldım, okumak istiyordum. Şiirdi, ama pek de okuyabildim sayılmaz, el yazısıyla yazmıştı pek de çözemedim. Defterleri karıştırırken babam yakaladı beni, hiç kızmadı defterleri alıp sobaya attı. Kim bilir kaç yılın emeği, ruhsal sancıları vardı içinde. Sadece şunları söyledi.
Kızlar şiir okumaz, yazmaz. Kızlar zayıftır onların duygularını, güçsüz taraflarını gören kötü niyetli insanlar zamanla yıpratırlar. Hem utanmış hem üzülmüştüm. Dersler haricinde tek bir şiir bile okumadım.
Ne kadar haklı olduğunu şimdi yeni anlıyorum. Ve çocuklarıma nasihat ediyorum, sakın şiir yazmayın, sakın bir şairle evlenmeyin diye. Etrafımı çeviren şiir yasağından örülmüş duvarları 6-7 yıl önce yıktım, hala döküntüleri arasında olduğumu hissediyorum. Yazarken içimdeki yasağa karşı gelmenin verdiği rahatsızlığı hissediyorum.
Sert ve güçlü görünmeme rağmen itiraf ediyorum ki hassas bir yapıya sahibim. Çabuk alınıyor, çabuk üzülüyor, çabuk öfkeleniyorum. Belki şiir yazanların çoğunda bu durum vardır bilemiyorum. Fark ettim ki şiir yazmak benim işim değilmiş, bir zaman ilaç gibi gelen bu uğraş beni bedenen ve ruhsal olarak çok yıpratmış.
Duyarlı olduğum konular var, vatan ve millet sevgisi, Türklük duyguları, din konusu, evlat sevgisi gibi. Ama en çok şiddete ve küfre karşıyım. Özellikle edebiyatta edepsizliğe tahammül edemiyorum. Zira yaşadığı müddetçe babam ve eşim sürekli küfür ederlerdi, sevdiğim halde o tavırlarından nefret ettim. Konuşma anında öfkeyle çıkan birkaç sözü anlarım ama düşünerek yazarken küfrü, ahlaksızca ithamları, iftiraya varan suçlamaları kabul etmem mümkün değil. Şiirlerinde edepsizce kelimeleri sarf edenleri uyardım hep dost olarak, abla olarak. Yıllarca emek verdiğim, yardımcı olmaya çalıştığım insanlardan bazıları sırf bu yüzden bana düşman oldular. Hatta daha da ileriye giderek beni bırakıp çocuklarıma bile beddua etmeye başladılar. Buna dayanamazdım.
Hala saygı duyan, seven arkadaşlarım var ve hala burada duruyorsam onların hatırınadır. Yoksa şiirden ve şairlerden çok soğudum. Anladım ki şiir bana göre değilmiş, anladım ki o yükü kaldırabilecek güçte değilmişim.
Bu yazıyı neden yazdım, Bir Selam Ver rumuzlu bayan benim için bir yazı yazmış. Kendisini hiç görmedim, arada telefonla görüşüyoruz sadece. İnsanlar görmeden de birbirlerini sevebiliyorlarmış, o da görmeden sevdiğim, çok sevdiğim arkadaşlardan birisi. Gösterdiği sevgisi için ona minnettarım. Çok genç daha kızım yaşında, belki de manevi kızım olarak kabul edebileceğim bir şair. Zaman zaman ona da yol gösterdim. Yaptığım sadece buydu, diğerlerinde olduğu kadar.
Bazı ithamlar geliyor kulağıma, bu güne kadar kimsenin şiirini yazıp eline vermedim. Varsa hatalı yerleri düzeltmesini söyledim, bilmediği konuları anlatmaya çalıştım. Bazen öneri de sunduğum oldu sadece öneri olarak. Bazen söylediklerimi kullandılar bazen o yönde kendi düşüncelerini yazdılar.
Annemin sık sık kullandığı bir atasözü vardı, iyilik yap denize at, balık bilmezse Hâlık bilir. Elimden geldiğince iyi niyetle yardımcı olmaya çalıştım arkadaşlarıma, bazıları bilmedi, önemli değil, bilenler bana yeter, Bir Selam Ver ve Çetiner gibi.
Dost olana teşekkürler, dost görünenler benden uzak dursun.
Selam verseniz yeter.