Kötülük etmeden pişman olmanın en iyi şekli, iyilik etmektir. bretonne
sami biberoğulları
sami biberoğulları

NEDEN İLLE DE MİZAH?

Yorum

NEDEN İLLE DE MİZAH?

15

Yorum

1

Beğeni

0,0

Puan

2785

Okunma

Okuduğunuz yazı 30.4.2013 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.
NEDEN İLLE  DE  MİZAH?

NEDEN İLLE DE MİZAH?

Benim bir arkadaşım var. Sağ olsun yazdığım yazıları kaçırmadan okur. Lakin hep mizah yazmam ona garip gelmektedir. Ona göre en çok gülen insanlar aslında en çok ağlayan insanlardır.

Doğrudur ama bir eksiği ile. En çok gülen insanlar en çok ağlayan insanlar değildir. Zamanında çok ağlamış, ağlaya ağlaya artık yavaş yavaş hissizleşmeye başlamış insanlardır en çok gülenler.

O insanlar öyle şeyler yaşamışlardır ki artık bu dünyada onları ağlatacak, hüzünlendirecek hiç bir şey yoktur. Hatta Afrika’da açlıktan yürüyemez hale gelmiş bir çocuğu , bir taraftan akbabaların, bir taraftan sineklerin yiyip bitirdiğinin fotoğrafları bile artık o kişiyi etkilemez. O kişi otuz beş şehidin tabutunun taşındığı bir günde kızgınlıkla ‘’ Anasını avradını sin- kaf… Köpekleri ‘’Der sonra bir başka kanaldaki eğlence programını seyredip anında normal,(ya da anormal ) yaşantısına dönüş yapar.

Bu tür insanların iki hastalığı daha vardır: 1- Herkesin derdini dinlerler, onlara akıl verirler kendilerince ama bir başkasının kendileriyle dertleri ve sıkıntıları konusunda ilgilenmesini istemezler. Bu tür bir ilgi sıkar onları 2- Hep beğenilmek isterler.

Hüzün yazanlar pek de beğenilmez…En azından öyle sanırlar bu tipler. Hem canım bu üç günlük dünyada kim ağlaya ağlaya muradına ermiş ki değil mi ama? O halde ne yapmak lazım? Gülmek ve güldürmek. İyi de bunun da bir mantığı olması lazım değil mi?

O mantığı bulmakta da zorlanmazlar. Çünkü oldukça akıllıdırlar aslında.

Şöyle yaparlar:

Mesela bir Nasrettin Hoca Fıkrasını ele alıp onu değişik şekilde karşınıza çıkarır ve sorarlar? ‘’ Hangisi daha güzel?’’ Yani Felsefe yapmaya bayılırlar.

Şimdi ben de öyle yapacağım ve sonra soracağım ‘’Hangisi daha güzel?’’Diye. Ama Nasrettin Hoca’ya ve Hocalara saygısızlık yapmamak için ismi ve mesleği değiştirelim

Nasrettin Hoca ile evine gönderdiği et ve karısının bu eti eve gelen komşulara yedirip sonra da ‘’Eti kedi yedi’’ Fıkrasını bilmeyen yoktur. O bakımdan fıkranın orijinalini anlatmıyorum.

Şimdi…O fıkra şöylecene hüzünlü bir şekilde anlatılmış olsa:
----------------------------------------------------------------
Maliyeden mütekait Şerafettin Efendi bir gün çarşıda dolaşırken ‘’ Ulan anasını satayım. Biz de insanız da…İki yıldır şu midemize gram et girmedi. Bu gün hazır bizim üç aylıkları almışken bari şuradan 250 gram kadar et alayım da kocakarıya göndereyim…Akşama şöyle güzel bir etli patates yapsın’’ diye düşünür ve kasaba girer.

Şerafettin Efendi’yi hayatında ilk kez dükkanında gören kasap sorar:
-Hayırdır hacı? Bir şey mi bakmıştın?
-Et alacaktım da?
-Bildiğin koyun eti mi yani?
-Başka etler de mi var yoksa?
-Hacıııı..Muhabbet olmasın acı…Sen kimlerdensin, nesin, necisin bakalım?
-Yahu ben Bu mahalledenim. Bilemedin mi? En azından kahvede görmedin mi hiç
-Ne bilem be hacı? Senin dükkana, benim kahveye uğradığımız mı var?
-Neyse..Suradan iki yüz elli gram kuş başı ver. Yağsız olsun.
-Hem iki yüz elli gram, hem de yağsız ha. Büyüksün babaaa.

Neyse efendim Şerafettin Efendi 250 Gram kuş başı alır ve eve doğru yürümeye başlar. O böyle yürürken cemaatten Rüstem Efendiye rastlar. Rüstem Efendi sorar?
-Mirim o elindeki ne?

Şerafettin Efendi asabi adam. Aksi mi aksi bir ihtiyar. Patlatır cevabı:

-Sana ne ulan...Ne varsa var.
-Ama mirim sizin eve doğru gidiyor.
-Sana ne dedik ya bre adam…Sana neeeee…

Rüstem Efendinin alt dudağı titrer önce…Sonra üst dudağı da titrer. Ve nihayet titreye titreye ağlamaya başlar Şerafettin Efendi’den yediği bu azar yüzünden. Tabii ki Şerafettin hiç oralı olmaz ‘’ Ağlarsa ağlasın Deyyus.’’ Der ve yoluna devam eder.

Evin yolunun daha üçte birini gitmiştir ki bu sefer de bir karga peydah olmasın mı? Namussuz F-16 gibi dalar..Dalmasıyla da Şerafettin’in elindeki paketi kapması bir olur. Şerafettin her ne kadar ‘’ Lan oğlum pişirmesini bilmezsin, yemesini bilmezsin. Bana geri ver. Ben pişirteyim sonra hep beraber yeriz.’’ Dese de karga ‘’ Pışşşşııııkkk, Naniiiik’’ diye sinir eder. N’aapsın Şerafettin Efendi? Yerden bir taş kapıp fırlattığı gibi kara karga ‘’küüüüt’’ diye yere yapışır.Şerafettin Efendi karganın gagasındaki paketi alır. Bu arada yerde can çekişmekte olan karganın kafasını da elleriyle kopartıp ‘’ Yanlış adama çattın karga efendi..Ben adamın kafasını işte böyle kopartırım.’’ Der

Yoluna devam eden Şerafettin Efendi yolda bir sürü çocuk görür. Onlardan birini yanına çağırarak ‘’ Oğlum al şu kemikleri bizim eve götür. Hanıma söyle akşama bir kemik suyuna çorba yapsın ‘’ der. ( Uyanığa da bakın hele..Pakette et olduğunu söylemiyor çocuk içinden aşırmasın diye ) Ama çocuk ‘’ Naaahhh götürürüm…Sen geçende pazara giderken bana kaval getirdin mi? Hani ne demiştin? Parayı veren düdüğü çalar…Madem öyle ver parayı götüreyim.’’ Der. Şerafettin Efendi çocuğa parayı verse bir türlü vermese bir türlü…Verse bu sümüklü sıpaya para vermek istemiyor, vermese kahvede millet onu bekliyor...Okeye dördüncü lazım…Çaresiz verir.

Şerafettin Efendi Kahvenin yolunu tutmuşken çocuk, aldığı paketi onun karısına verir. Kadın çocuğa ‘’ Bizim herife söyle komşudan aldığımız kazanın doğum sancıları tuttu. Ona göre eve erken gelsin.’’ Der. Sonra açar paketi. Pakette kemik değil de kuşbaşı eti görünce yaptığı diyeti filan unutup hemen etleri kavurur ve Allah ne verdiyse girişir. Fakat öylesine dalmıştır ki ancak tencerenin dibini bulduğunda etin bittiğini fark eder ve telaşa düşer. ‘’ Eyvah…Şerafettin beni önce öldürür, sonra da talak-ı selaseyle boşar . ’’ Diye titremeye başlar.

Akşam üzeri eve doğru yollanan Şerafettin Efendi’nin kafası fena halde bozuktur. Çünkü okeyde fena halde ütülmüştür. O kızgınlıkla eve dalar.
-Hatun yemek oldu mu?
-Oldu oldu…Ellerini yıka gel sofraya.

Şerafettin ellerini yıkar..Sofraya oturur lakin ne görse iyi..Sofrada yemek olarak kabak var. Bağırır tabii ki?
-Ulan tamam kabak cennet taamıdır da bir kez de et yiyelim dedik. Eve et gönderdik. Et nerede?
-Şey…Hık..Mık.
-Ulan angut karı...Hıklayıp mıklama…Et nerede?
-Efendi eti kedi yedi?
-Kedi mi yedi? Getir bana o kediyi bakayım.
-Kediyi de senin karakaçan yedi.

Şerafettin Efendi hemen ahıra koşar…Bakar karakaçan ot yemektedir. Hemen hayvanın ayaklarını bağlar ve kantara koyup tartmaya çalışır. Bunun üzerine eşek ‘’ Yahu ben yemedim. Hanımın kendi yedi’’ Deyince hanımı ‘’ Ayol sen bana inanmıyorsun da eşeğe mi inanıyorsun’’ Der.Bunun üzerine Şerafettin Efendi eline sopayı alır. Allah yarattı demez hanımına girişir.

Ertesi günkü tüm gazeteler: ‘’ Kadına şiddete bir yenisi daha eklendi. Çevresinde Şerafettin Efendi diye tanınan bir kişi eşekten kıskandığı karısını ahırda döve döve öldürdü…Pişman mısın diye sorulunca da Namusumu temizledim. Pişman değilim dedi.’’Diye yazarlar.

Şu anda üç aylık ağırlaştırılmış ev hapsi cezası almış olan Şerafettin Efendi kendisini ziyarete gelenlere ‘’ Tamam ben suçluyum ama onun hiç mi suçu yoktu.’’ Demektedir.
--------------------------------------------------------------------------

Şekilde de görüldüğü gibi sonu hüzünle biten fıkranın bu şekli hiç kimseyi mutlu etmedi. Peki… İlle de insanları mutlu etmek mi gerekir?

Elbette ki hayır ama

Seher vakti garip garip
Ötme bülbül, ötme bülbül.
Benim derdim bana yeter.
Bir dert de sen katma bülbül
mü daha güzel ve insanlar için faydalı. Yoksa

Pencerenin perdesini
Aç bana göster yüzünü.
Görmek için gül yüzünü
Dağları aştım da geldim
Mi?

Bir pencere açtırıp bir gül yüz, bir çift gülen göz görmek mi daha güzel? Yoksa Tüm perdeleri kapatıp ‘’ Derdimi ummana döktüm…Asumana inledim’’ Diye inlemek mi? Nasrettin Hoca olmak mı yoksa maliyeden mütekait Şerafettin Efendi olmak mı?

Her halde en doğrusu ‘’ Dertler benim, çile benim, mutluluk senin olsun .’’ Diyebilmek.

En azından benim için öyle.

Paylaş:
1 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Neden ille de mizah? Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Neden ille de mizah? yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
NEDEN İLLE DE MİZAH? yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
hayatışığı
hayatışığı, @hayatisigi
2.5.2013 22:39:33
Ağlamak için o kadar çok neden var ki...'' İllede Mizah '' Ve bu sayfada mizah da çok doyurucu...Haklı seçkiyi de almış zaten,, fazla söze ne hacet...Kutlamak gerek değerli kalemi...

Selam ve sevgilerimle
SEVİLAY DİLBER
SEVİLAY DİLBER, @sevilaydilber
1.5.2013 16:05:50
sevgili hocam kurdelenizi kocaman tebrik ediyorum..
her yazı ağlatabilir..
lakin..
her yazı güldüremez..
sizin kaleminize pek çok yakışıyor..zevkle okuyorum..kaleminize sağlıkve devam yürü kulum diyorum...
naçizane..
selam ve sevgi ile...
Etkili Yorum
**Havin_**
**Havin_** , @--havin---
1.5.2013 14:45:15







Bugün "bana bir harf öğretenin.." değil de "bir kez güldürenin kırk yıl kölesi olurum.." sözü daha anlamlı geliyor sanırım. İlim her yerde, isteyene elbette fakat gülmek o kadar kolay değil. Ve mizah da çok kolay kaleme alınabilecek bir tür değil kanımca. Son derece ehemmiyet gerektiren bir mesele..


Mizaha merakımdan mıdır gülmeye merakımdan mıdır tartışılır ama yazıya merakla geldim. Fakat okurken, öyle akıcı deyip de son satıra gelemedim. Yarısına geldim, tekrar ilk satıra geçip yeniden okumaya çalıştım. Espiriyi kaçırmış olabilirim deyi...Kaçan bir şey yokmuş hâlbuki. Diğer yazılarınız için de aynı şey söz konusu ama evvela şunu söylemeliyim ki bu eleştiri sizin kaleminizden çok daha iyisi olabilir diyedir..



Hâdiseleri daha ılımlı daha önemsiz yâhut hayâtı çekilmez kılan mevzuuları daha farklı bakış açısıyla görebilmeye dâir mesaj bâbında sanırım çalışmalarınız... Bunu başarabildiğinizi de düşünelim diyorum ama mesele böyle uzatılmazsa daha mı iyi olur acaba..



Az sözle çok mânâ... Bu tüm yazın eserleri için geçerli olabilir fakat mizah için kuraldır. Okur 2000 sayfalık bir romanı, ansiklopediyi okur ama gülmek için uzunca bir sayfa okumayı zor görür. Onun derdi kendine yetiyordur zâten, bir de yazarın nazına kalsa...



Burada Şerafettin Bey'i okurken öykü okudum sanki, fıkranın aslı öyle mi.. Satırlar zâten kısa okumaya başlamadan gülmeye hazırlıyoruz kendimizi ufak bir mesajla başlıyor kahkaha..



Burada yazar diyor ki:

"Okur, benim de derdim çok en az seninki kadar ama gel sen boş ver dinle beni. Çivi çiviyi misâl söyleşelim, ben fıkraları değiştirerek anlattayım sen fıkra başlamadan gülmeye başla.. "



Maksat hâsıl oluyor mu, oluyor bence ama ya okurun derdi yazanın derdi kadar çok değilse ? Bütün olasılıkları göz önünde bulundurmalıyız.



Önemli bir nokta daha... Birçok fıkra her duyulduğunda aynı tepkiye sebep olabilir, dakikalarca güldürür. Bâzıları vardır:

"hehe"

dedirtir ve olay orada biter.. Bir sonraki dinleyişte:


"yâhu işim var de get, kafamı şişirme.."



Bizim isteğimiz uzun ömürlü olabilmektir değil mi. İnsan uzun ömürlü olur mu, yâni ecel birkaç gün ya da yıl gecikebiliyor mu? Evet insanın ömrü uzar, buna inanıyorum ama bu ecelin vaktinde bir değişiklik olacağı anlamı taşımaz..



En sevmediğim kelime "kalite" demek istiyorum ki daha faydalı zaman geçirerek ömür uzar. Bereketini artırmak için zamanın, misâl duâlar bile vardır.. Yazılan çalışmalar da okur için en az "hapşırmak" kadar can katabilmeli gülüşlere..


Çok uzadı, sanırım. Son bir şey daha: Kımız, ayran, rakı.. Orada herkesten bir yanıt vardı ya o yazının o kısmında güldüm hakikaten ama bir tek o kısmında.. Satırların boyuna diyorum, hacmi görünene değil de etkiye giydirsek?





Güne gelen eserin kalemini kutluyorum. Yazı kurallara uykun dikte edilmiş en azından, seçkiye de bu anlamda dikkat edebildikleri için teşekkür etmeli mi.. Etmeli elbette, günün yazısı sayfasında yazı deyi şiir olduğunu hatırlıyorum ben.. Şükür hani..



Sevgiyle kalınız.





m.toker
m.toker, @m-toker
1.5.2013 11:52:41
ironi çok başarılı bir şekilde kurgulanmış..
anlatımı güçlü kılan diğer bir etkende avam dili.. o da başarılı bir şekilde kullanılmış.. mizahsal çerçevede..

hasılı, düşündüren, renklendiren, eğlendiren bir yazı olmuş..


teşekkürler..
Dünyevî
Dünyevî, @dunyevî
1.5.2013 01:27:31
hocam hem şiir sayfanız hem de yazı sayfanız takip edilmeye değer de...
hani diyorum biraz daha kısa yazsanız da sebeplensek desem bizi de falakaya yatırır kızılcık sopasıyla dövdürmezseniz inşallah keloğlana...

selam ve muhabbetlerimle...
sami biberoğulları
sami biberoğulları, @samibiberogullari
1.5.2013 00:26:08
''NEDEN İLLE DE MİZAH'' Ahan da işte bunun için ille de mizah...Kaptım yine kurdelayı.


Yazımı günün yazısı seçen Seçki Kuruluna, Yazılarımı okuyup yorum yazarak ya da sadece okuyarak bana destek olan tüm site sakini arkadaşlarıma, dostlara kucak dolusu, gönül dolusu sevgi ve saygılar.

İSMAİL SÜKLÜM
İSMAİL SÜKLÜM, @ismailsuklum
1.5.2013 00:14:56
Tebrik ederim Sami Bey Hocam.
Hiç yüzünüzden tebessüm eksik olmasın.
Selam ve saygılarımla.
glenay
glenay, @glenay
30.4.2013 23:26:45
8 puan verdi
Akıllı, zeki insanların işidir mizah. Herkes istese de yazamaz.
Bu sizde size ayrıcalık veriyor.

Gülmeye öyle ihtiyacımız varki.
Ve aramızda ille de bir güldüren çıkıyor.
Sözgelimi çocukluk arkadaşım Seval geçenlerde bizi öyle güldürdüki.
Cem Yılmaz onun yanında çırak kalır:)

tebrikler,

selâm ve sevgiler..
Mehmet Ziya Dinç
Mehmet Ziya Dinç, @siirlerinziyasi
30.4.2013 23:10:58
Tebessüm etmek bir ömür, ettirmek iki ömür...

teselli" diye bir kelime var bizde, morali bozulanı, kaybedeni görünce aklımıza gelir.

ağlayan birine, kederinizi anlatmak onu daha da vahim duruma sokmak değil midir.

neyse küçük bir enstantane anlatayım konu üzerine

iki kadın karşılaşmış uzun aradan sonra

karşılıklı dertleşmeye başladılar

biri anlattı anlattı.. öteki dinledi

sıra geldi ötekine

-e gardaşım biraz da sen anlat

ah gardaşlık ahh, seninkiler yazılmış okunuyor benim başım tomar mürekkebe batmış okunmuyor ne anlatayım

:)

keyif alıyorum sayfanda hocam

dinleniyor kafam


sevgi saygılarımla
bekir odaci
bekir odaci, @bekirodaci
30.4.2013 22:41:57
hocam neden mizah herhalde gülmek için neden hüzün oda gülmek şekerse hüzünde tuz gibi birşey bence kaleminiz çok güzel yazıyor her daim siz okumak benim için büyük keyf gülüyoruz eğleniyoruz bilgileniyoruz hem mutlu olup hem öğreniyoruz buda sizin kaleminizin ustalığı ve becerisi emeğinize sağlık saygılarımla selmlar
neneh.
neneh., @neneh-
30.4.2013 19:14:30
:)) Yine tebessüm ettirdiniz...Var olun efendim...Saygılarım sonsuz...
tacettin yıldırım
tacettin yıldırım, @tacettinyildirim
30.4.2013 12:29:23
derimya bu sitenin tadı tuzusun....ne yazarsan yaz kabulümüzdür. canım hocam saygılar
Hasan Özaydın
Hasan Özaydın, @hasanozayd305n
30.4.2013 10:34:12
Bu sıkıcı günlerde bir şeyler olmalı,
Soğan doğrarken mutfakta inat,
Gözlerin yaşına bakmadan.
Mırıldanıp gülmeli ..
Tebrik ederim hocam saygılarımla.
destina*mltm
destina*mltm, @destinamltm
30.4.2013 10:16:14



Haklısınız hocam. Az biraz kulağımı kendimde çektim, neden bende az gülmeyeyim de güldürmeyeyim, dedimde.

Yarası olan gocunurmuş.. :)

Sevgim çokça..

© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL