Biz ancak bize hayran olanları can ve yürekten överiz. la rochefaucauld
ilhanbuyukcebeci
ilhanbuyukcebeci

"BABA, KİRALIK EVİMİZ BİR PARKIN KARŞISINDA OLSUN..."

Yorum

"BABA, KİRALIK EVİMİZ BİR PARKIN KARŞISINDA OLSUN..."

3

Yorum

1

Beğeni

0,0

Puan

1218

Okunma

"BABA, KİRALIK EVİMİZ BİR PARKIN KARŞISINDA OLSUN..."





1993 Temmuz başı. Yaz iznine ayrılmıştım ki Madımak Yakımının kor ateşi düştü yüreklerimize.
Yazın dostlarını son yolculuklarına uğurlamak üzere Ankara’ya gittim. Önce Yenimahalle’deki Selahattin Amcamlara. Ertesi gün Burhan Günel’in Bahçelievler’deki evine. Giriş katı, derli toplu güzel bir daireydi. Buluşup eve giderken bakkaldan bir paket çay aldı. Çaya düşkünlüğümü bilirdi.
Kahve severdi o. Akşam yemeği için fırında et pişirdiğini anımsıyorum. Çok şaşırmıştım. Becerikli olduğunu tahmin etsem de bu kadarını ummamıştım. Günel, yalnız yaşıyordu. İki oğlu, ayrıldığı eşindeydi ama yakın oturuyorlardı. Akşam yemeğine küçük oğlu Ozan geldi. Sekiz on yaşlarında, topluca, çok tatlı bir çocuktu. Hani yanaklarını hep sıkmak istediğimiz. Yıllar sonra, sanırım 90’ların sonuydu, Taksim AKM’deki bir etkinlikte yan yana oturmuştuk. Tığ gibi bir delikanlı olmuştu.
Yemekten sonra çayı ben demledim. Ozan’la aynı masada yudumladık çaylarımızı. Bardağına iki şeker atmıştı. “Ozancığım, istersen ikinci bardağı tek şekerli iç, öyle alıştır kendini, ben şekersiz içiyorum” dedim.
“Peki İlhan Amca” diyerek tek şeker attı çayına, bittiğinde de pek fark olmadığını söyledi. Gülümsedik. Gece, salona bitişik küçük odada kaldım. Sıcacık bir oda. Köşedeki kitaplıkta Karşı Edebiyat’ın son sayıları üst üste yığılmıştı. Dergiye gönderilmiş mektuplar. Birkaçını okutmuştu. Kemal Gündüzalp’in şiirleri kalmış aklımda.
Metin Altıok, Behçet Aysan, Uğur Kaynar. İlmek ilmek şiirle, acıyla örülmüş; gülden, gümüşten, ipekten hayatlardı. Karşıyaka Mezarlığı dönüşü, belediye otobüsünde Mehmet Taner ile karşılaştık. Burhan Ağabey tanıştırdı bizi. Önceden bir tanışıklığımız yoktu ama 70’li yıllarda şiirlerini okumaya başladığım has şairlerimdendi. 1981’de TDK Ödülünü kazanan Bir Denizin Çekildiği Bütün Kıyılar, beni öylesine etkilemişti ki. Galiba kitabın ilk şiiriydi Nisan Şiiri. Bugün de dolanır durur dilime. Hele o “Gel bağlara gidelim seninle bir bağbozumu vaktinde!” dizesi, alıp götürür beni çocukluğuma, yazları gittiğim dedemin köyündeki bağbozumlarına. Bu güzel rastlantı, kısacık tanışma, o bungun günlerde küçük bir sevinçti. Bir daha görmedim Mehmet Taner’i.
1993’ün Kasımında Kitap Fuarı için İstanbul’a gelecekti Günel. O yıl ilk kez, Karşı Yayınlarının daha geniş tanıtımına olanak doğmuştu. Gündoğan Yayınlarının standında küçük bir bölüm bize ayrılacaktı.
İki haftalık kış iznimi o tarihlerde kullandım. Fuar boyunca kitapların başında durmak üzere. Bu arada, Çankırı’da yaşı seksene merdiven dayamış, yalnız, ama doğduğu toprakları bırakmak istemeyen babaannemi, İstanbul’a getirmenin yollarını arıyorduk. Konuyu Burhan Ağabeye açtım, onun arabasıyla belki bu zor işi başarabilirdik. Kabul etti. Hemen Ankara’ya gittim. Ekonomik sıkıntılar yüzünden Bahçelievler’deki evini satmak zorunda kalmıştı. Aklımda kaldığınca yine o çevrede, bahçe katı küçük bir daire kiralamış; bana da demişti ki “Niye bu evi tuttum, biliyor musun? Küçük oğlumun isteğiydi: - Baba, yeni evimiz bir parkın yanında olsun...” Gerçekten de apartman bir çocuk parkına bakıyordu. İçime dokunmuştu bu söz ve gecikmeden şiiri de tomurcuklanıverdi.
GÜNCE
-Ozan Günel’e Sevgiyle-

“ - Kiralık evimiz baba,
bir parkın yanında olsun...”

Yaşını yitirmiş bir çocuğun
İlk defterine yazdığı günceydi
Çizgileri kararsız acemi
Kardan adam elma şekeri
Penceresinde onu gözleyen
Anne şefkati

Koşuyor hâlâ salıncaklara
Göklere uçurup düşlerini
Tutunuyor ipine uçurtmasının
Çiçeksi kırgınlık günleri

Bir gece kaldıktan sonra bagajı kitaplarla dolu arabayla Çankırı’ya hareket ettik. Nasıl olduysa, ikna oldu babaannem bizimle gelmeye. Bahçeli eski evin kapılarını sıkı sıkıya kilitledi. Oysa geniş bahçenin yıkık duvarlarından kolayca girilirdi avluya, iç kapıya. Yol boyu söyleştik. ‘Çörçil Affe’ diye anılan rahmetli babaannemin bazı sözlerini çok beğenmişti. “Kendimden ednasını bulamadım...”, “Görgülü kuşlar göreneğini işler” gibi. Sakarya dolaylarında, kızıla dönmüş yapraklarıyla ağaçların eşsiz görüntüsü gözümün önünde hâlâ. Bir çeşmenin yanında ayva satan köylü kadını da.
Yazıya başladığım gün (21 Ocak 2013) Radyoda acı bir haber daha: ‘Profesör Toktamış Ateş hayata veda etti.’ Ateş’i, -tıpkı o güzel insan Türkel Minibaş gibi- Burhan Ağabeyin sayesinde tanımıştım. Yıl 1993 ya da 1994 olmalı. Tepebaşı’ndaki Kitap Fuarından çıktığımız bir akşam, Taksim’deki İktisatçılar Lokalinde buluşmuştuk. Kimler yoktu ki o yemekte. Toktamış Ateş, Ufuk Uras, Öner Yağcı. Ufuk Uras, o günlerde daha siyasete atılmamış genç bir akademisyendi. Geceden aklımda kalan en can alıcı şey, sevgili Öner Yağcı’nın türkü söylemesiydi. Öner’in sesine çok takılmışlar, epey gülmüştük. Toktamış Hocanın son yıllarda Ilımlı İslam’a karşı geliştirdiği hoşgörülü ilişki, kimilerince eleştirildi ve belki de çizgisinde bir gölge bıraktı. Bu, başka bir yazının konusu olsa da anmadan geçemedim.
Burhan Günel’le 1986’da başlayan dostluğumuz, zaman içinde ağabey-kardeş sıcaklığına evrilmişti. Yaklaşık otuz yılda paylaştığımız o kadar çok anı, kişiye özel bilgi, paylaşım var ki. Karşı Edebiyat dergisinin ikinci sayısından kapanışına dek geçen on iki yıllık süreçte, İstanbul dağıtımını ve sürdürümcü sorumluluğunu üstlendim. Aynı şekilde kitapların da. Bankadaki yoğun çalışma koşullarına karşın. Hiç yüksünmeden, sevda ile. Hâlâ yitirmediğim o amatör coşku ile. Burhan Günel’in dik duruşuna hep saygı duyarak. En çok da çalışkanlığına. Cengiz Gündoğdu’nun ‘Edebiyatımızda Star Sistemi’ne İstanbul’dan İnsancıl dergisiyle açmış olduğu cepheye, Başkent’ten tek başına, bir ordu gibi güç kattı. Hep en ön safta oldu. Cilalı Piyasa Yazıcılarına, çalıntılara, kayırmalara, yoksaymalara karşı “Ve O Güzel Kadının Çocukları”nı savundu. “Acının Askerleri”ni bıraktı Şayak Kalpaklı gençliğimize. Solgun ömrümüze Nergis’lerin kokusunu. Türkçeye sevdalı Akdenizli yüreğiyle, arkasında birbirinden kıymetli on ödül, elliye yakın seçkin yapıt bıraktı.
Günel, son altı yedi yılda anlam veremediğim bir uzaklık koymuştu aramıza. Ara ara kaldığı
büyük oğlunun Erenköy’deki evi bize çok yakındı. Sanaldaki sayfasında sayrılığının iyileşmeye başladığını yazıyordu. Hiç aklımıza gelmeyen bu sonu bilebilseydim, gönül kırıklığını unutup helalleşmek isterdim.
Acı haberi aldıktan sonra, Ozan’ı aradım başsağlığı için. Telefonda sanki yıllar önce tanıdığım Burhan Günel’in sesi. “Ozan, ben İlhan Büyükcebeci, hatırladın mı?” diye sorunca, “Tabii İlhan Amca, şiirinizi saklıyorum” demesi kederli bir teşekkür gibiydi.
Ah be Burhan Ağabey, “Hiç demedin ölüm var”




( Afrodisyas Sanat, Mart-Nisan 2013 )


Paylaş:
1 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
"baba, kiralık evimiz bir parkın karşısında olsun..." Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz "baba, kiralık evimiz bir parkın karşısında olsun..." yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
"BABA, KİRALIK EVİMİZ BİR PARKIN KARŞISINDA OLSUN..." yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Angie
Angie, @semaenci
19.4.2013 23:36:32
10 puan verdi


Etkileyiciydi.



ilhanbuyukcebeci
ilhanbuyukcebeci, @ilhanbuyukcebeci
19.4.2013 22:15:37
" O güzel insanlar o güzel atlara binip gittiler" demenin kederiyle,


Dostlukla,
Filiz Şahin.
Filiz Şahin., @filizsahin-
19.4.2013 19:05:50
Bize, size başınız sağolsun ve merhuma Allah rahmet etsin, mekanı cennet olsun demek düştü :-((
sonunu hiç bu şekilde düşünmemiştim buruldum
sağlıkla kalın saygımla
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL