7
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
3478
Okunma

-Gülüm bak hele şu insanlar ne çirkin...
-He valla Minikim ya....Brrlllllllllllll
Hayvanları severim. Her hayvanı değil tabii ki. Mesela "at" benim için hayvan sıfatından ziyade "dost-arkadaş" demek,"kartal" özgürlük" ile aynı mana taşır,"inek" süt,"dana " döner demekle eş anlamlıdır,"kedi" soğuk,"muz" ise hayvan olmadığından burada zikredilmemesi gereken fakat hayatıma renk katan varlıklardan birisidir.
Bir hayvanat bahçesinde binlerce yabani hayvanın seyredilmek üzere tutulduğunu duyunca aklıma "eğer hayvanlar bizim yerimizde olsaydı nasıl olurdu?" sorusu geldi.
Sahi nasıl olurdu?
Birazcık "empati" yaparak ulaşabildiğimiz durumları haya edebilirsek bir sonuca varabilir miyiz?
Meselâ; hayvanların işlettiği bir "insanat bahçesinde " sergilenseydim ne yapardım?
İnsan olarak bulunduğum yerde ev konforu arar mıydım?
Veya başımı kaldırıp "Bırakın beni hayvanlar, evime dönmek istiyorum, ayrıca bana ot yaprak atmayın, bunları yemediğimi bilmiyor musunuz?" diyerek isyan eder miydim?
İsyan etsem ne fayda, hayvanlar anlar mıydı derdimi?
Meselâ, kapatıldığınız kafesin önünde durup "bakın çocuklar bu gördüğünüz ’Laz insan’ et oburdur, saldırgandır ve burnuna bakın nasıl değişik" diyen bir öküzü ailesini memnun etmek için bir geriye bir takla atar veya dertli bir Karadeniz türküsü patlatır mıydım?
Veya kocaman kafeslerinde sıkıntıdan ağa sola “Uyyy..Uyyy” diyerek koşuşturup duran insan grubunu seyreden domuz ailesi “Ayy..ne çirkinmiş bu tür insanlar,bir de kokuyorlar ki iğrenç” der ise ve insanat bahçesi görevlisi “ tavşan “ O grup Kaçkarlarda yakalanan nadir insanlar,yalnız tel örgülere fazla yaklaşmayın ısırır” der ise alınır mıydım?
“Anne bak insan nasıl yiyor elmayı, ay ne şirin ya” diyen bir oğlağın teke babası “onlar siyasi insan zamanında ne yetim hakkı yedi puştlar” demesi etkiler miydi kafesteki politikacı insanoğlunu?
“Dikkat bu alanda kafesteki insanlara kuru yemiş atmak, kafese yaklaşmak yasaktır” anonsu duyunca “Burada Sivas bölgesinde yakalanan insanlar tutuluyor, bak nasıl da keselenip yıkanıyorlar havuzda” der mi bir Kangal ailesi?
Velhasıl her gelen hayvanı memnun etmek için değişik rol ve numaralar yapabilen “siyasetçi insan” kafeslerinin diğer kafeslerdeki insanlardan daha çok ilgiye mazhar olacağını düşünüyorum.
Fakat insanat bahçesini ziyaret edenler hem burnunu karıştırıp hem, hem kıçını kaşıtabilen bu arada yere de tükürme yeteneği olan insanları görünce “neden bu dolmuşçuları bir araya koymuşlar?” diyebilirler.
Bir kedi yavrusu “Miyav şerefsizim şu dişi manken insana bak memeleri yerlerde sürünüyor, her yerini pire sarmış hala burnu havada “ diye dert yanabilir.
“Ay çocuklar bakman! Bakmaan,hayret bişe yaa..bu insan denen vahşiler kıl dökmüyor mu? Bu ne uzun kıllar her yerini örtmüş. Ay bi de pislemişler kıllarına sürünmüş, ay rezalettt!” diyebilirler. Ne o hayvanların doğada her hafta kuaföre gittiğini mi zannediyordunuz?
Kendini seyreden öğrenci hayvanların gözü önünde yanındakinin yemeğini çalan insanın zincirlendiğini görmek ne feci olurdu.
“İşte bu kıllı bizim atalarımız olduğu iddiaları ile gündeme gelen ve Kars’ta yakalanan göçebe yaban insanı, burada ise ‘Viyyy viy’ diyen mağarada yaşayan türkücü cinsi görmektesiniz” denir ise şaşırmayın.
“Bakın burada komşu insanların çocuklarını öldürüp yiyen en vahşi insan cinsi, başkalarına hayat hakkı tanımayan yırtıcı aynı zamanda ödlek “siyon” dediğimiz tür var.
Ve hayvanların hayretle seyrettiği bir kafesin kenarına kadar zorla gelen bir tavuk hayatında ilk defa “boynuzlu insan” görmüş olabilir. (Cinsini sormayın lütfen, söylemem)
Dünya standartlarında projelendirilen bu insanat bahçesinde doğal ortamlarına oldukça benzeyen koşullarda konakladıkları için sağlıklı ve mutlu görünüyorlar. Burada bir yavru insanı sevmek isteyen hayvanlarımızın sıraya girdiklerini ve oldukça şirin olan yavruyu yalamaktan derisini kızarttıklarını görüyoruz.
Hemen yan tarafta oldukça vahşi olan fakat değerli eğitmenlerimiz tarafından terbiye edilen, sağa sola saldırıp diğer dişilere devamlı tecavüz ettiğinden küçük bir operasyon ile hadım edilen ve artık sesi soluğu şeyine kaçmış halde hayvanlarımızın yanında fotoğraf çektirdiği “maganda tür insan” görmektesiniz.
Burada ise kafesin içinde dikkatle baktığınızda kendi pisliklerinden hediyelik eşyalar yapan insanlar var.Bol makarna verip çok hammadde temin etmek için biz de gayret ediyoruz.
Veya bir belgeselde “Vahşi insanların sürü halinde yaşamalarının en büyük nedeni geniş avlaklarda yiyecek bulabilmektir. Trakyalı bir insanı yakalayan Sinop insanları avlarını parçalayıp yerken taze et kokusu alan Kayserililerin hücumuna uğrayınca avı bırakıp kaçıyorlar. Bu varlıklar neslin devamı için sürekli üremektedirler, işte bir Manisalı insan Kastamonulu dişiye kur yapıyor, yerlerde sürünüp, sağa sola çiftleşme zamanının geldiğini haber veriyor. Dişi ise oralık olmamış gibi yapsa da çoluk çocuğa kavuşmak için can atıyor.
“Burada ise yaban hayatının en muhteşem gösterisi seyrediyoruz, doğuran bir insan ve dişisini meraklı gözlerle seyreden bir “Dadaş İnsan” .Birazdan doğacak yavru insan yeteneksiz olduklarından bizim gibi doğra doğmaz yürüyemez. Beş ay sonra küçük adımlar atan insan yavruları, iki sene dolunca “de” veya “be” demeye başlar. Hayvanların üstün yaratılış hikmetlerinden sadece ikisi doğduktan iki dakika sonra yürüyüp koşmaya başlaması ve konuşabilmesidir. Hatta bazı öküzlerin doğmadan anne karnında “Bööö” diye seslendiği biliniyor”
“Şimdi nehirden geçen insanların taze etleri bulmak için nasıl mücadele ettiklerini göreceğiz. Burada sürüye dışarıdan sarkmak isteyen yabancı bir insanın aile reisi erkek insan tarafından uzaklaştırılmasını seyrediyorsunuz”
Olmaz demeyin, olur!
“İnsanat bahçesinden kaçan üç Urfalı insan Sığıroğlu Mahallesinde Hayvan Üremem Merkezi Müdürümüz Nallı Toşun’un kızını kaçırarak kebap yapıp yemişlerdir. Güvenlik güçlerimiz olayın faili insanların yakalanıp insanat bahçesi yetkililerine teslim etmişlerdir” haberi “ Boynuzlu Gazete” de ilk sayfadan duyurulabilir. Urfalı insanların bu vahşi hareketi “yıllardır ot yiyik,geberiyik Allahama,dedim biye bir kebap verin gene ot atiyler valla gözüm kararmiş ha “ açıklamasını kim tercüme edebilir?
“Muhterem cemaat bu seneki kurbanda kesilecek insanların belediyemizce kurulan tesislerden dışarıda kesilmemesine dikkat ediniz. Ayrıca kurbanı kabul edilmeyecek insanlar vardır. Bunlar; siyasi, hırsız, boynuzu kırık, yaşı geçmiş, cinsiyeti belli olmayan, hasta ve sakat insanlardır. Yalnız bu canlılar hasta ayağı yapmaktadır, aman cemaatimiz dikkatli olsun. Bir de kesilince cennete gideceklerine inandırın ki kesim kolay olsun”
Olur, olur şaşırmayın.