11
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2292
Okunma

[ Aşağıdaki olaylarda kesinlikle kurgu yoktur.]
Yıl 1971
Türkiye’nin bu gün hâla en büyük sanatçılarının yetiştiği Bakırköy Lisesindeyim. 5 Fen E sınıfında okuyan edebiyat delisi bir fenci yani…Bir önceki sene çakmışım. Dolayısıyla 1971 yılında Lise II. Sınıfı ikinci kez okuyorum. Ya da ikinci kez okuyacağım Lise II. Sınıfın henüz ilk senesinin sonlarındayım.Dersimiz Tarih…Hocamız Deli Saliha. Hani şu sene sonuna kadar yazılı sınavları okuduğunda hiç kimsenin notunu 4 ten aşağı altıdan yukarı olarak okumayan ama sene sonunda nasılsa karnelerimize sekiz - dokuz gibi notları bol bol yağdıran hocamız…Bir rivayete göre yazılı kağıtlarını evindeki bir sehpa üzerine fırlatıp sehpa üzerinde kalanlara iyi not, halı üzerine düşenlere kötü not verdiği söylenen hocamız. (Bir gerideki satırdan da anlaşılacağı gibi bu rivayet tamamen asılsızdır elbette. )
Saliha Hanım hışımla girdi sınıfa
-Gitmeyeceğim…Vallahi de gitmeyeceğim, billahi de gitmeyeceğim.
-Hayırdır hocam. Nereye gitmeyeceksiniz?
-İngiltere Kraliçesi geliyormuş..Sahile inip onu karşılayacakmışız. Popomun kenarı…Papucumun Kraliçesi…Bana ne ulan geliyorsa…Ben Türk kızıyım...Gitmem onun ayağına.
-Hocam yani şimdi İngiltere Kraliçesi mi geliyor? Biz okul olarak onu karşılamaya mı gideceğiz?
-Karşılama değil çocuklar. Bizim sahilden geçerek Yeşilköy’e gidecek, oradan da cehennemin dibine… Ne bileyim bir yerlere gidecekmiş. Matild Manukyan kılıklı n’oolacak.
-Hocaaaammm..Matild Manukyan Kim?
Aslında bal gibi de biliyoruz Matild Manukyan’ın kim olduğunu..Bilmeyenler için yazayım. Madild Manukyan Türkiye vergi şampiyonudur...Defalarca bu devlete en çok vergi veren müessese sahibi unvanı, dolayısıyla şiltler, beratlar, madalyalar almış çok mu çok hayırsever bir vatandaşımız olur kendileri. Daha doğrusu olurdu toprağı bol olsun. Müesseleri Karaköy semtinde olup on sekiz yaş üstü her erkek vatandaşa acil tedavi ve rehabilitasyon hizmeti verirdi. Kendisi çok büyük bir mamaydı…Offf yaaaa…Anlayın artık…Kadın Türkiye’nin en büyük genelev patroniçesiydi.
Genelev gibi bir sektör sayesinde ‘’Türkiye’nin en çok vergi veren insanı’’ Unvanının alınması ayrı bir utanç vesilesidir ya neyse...Konumuz o değil.
Ben aptal aptal arkadaşları dürtüyorum.
-La Necdet...Oğlum kim la bu Matild Manukyan?
-Türkiye vergi rekortmeni lan...Çok Hayırsever bir kadın.
-Eee o zaman hoca niçin kızıyor? Madem ki Matild Teyze bu kadar hayırsever ve de Kraliçe Elizabeth aynen ona benziyor, o halde hoca niçin gitmiyor Kraliçe Elizabeth’i görmeye?
Boş zamanlarında Bakırköy- Ataköy arasında ara sıra babasının dolmuşunu kullanan Necdet bastı kahkahayı ve anlattı benim hayırsever Matild Teyzemi…
Saliha Hocada hepimizin gözleri
-Çocuklar biliyor musunuz Türk Milletinin ve dünyanın başına en büyük bela bu İngilizlerdir...Ne Yunan, ne Rus...Tüm domuzluklar hep bu İngilizlerin başının altından çıkmıştır.
-Eeee...Yani hocam şimdi siz gitmediğinize göre biz de mi gitmeyeceğiz? Hocaaammm...Lütfeeeennn… Nee olur biz de gidelim.
Elizbath-Melizabeth umurumuzda değil aslında...Maksat ders kaynasın da nasıl kaynarsa kaynasın…Sınıfa elli kişi tıkışmaktansa Bakırköy sahilinde bir deniz havası almak ne de olsa daha iyidir.
Saliha Hanım ayağa kalktı.
-Siz gidin çocuklar..Sizi göndermesem iyice suçlu duruma düşerim…Haydi şimdi gürültü-patırdı etmeden çıkın sınıftan...Başka sınıfların arasına karışın ki benim yokluğum anlaşılmasın tamam mı?
Sınıftan gayet sakin bir şekilde(!) Aslı Çakır Alptekin hızıyla çıktık. Ver elini Sahil…Ellerimize birer adet de kırmızı küçük Türk Bayrağı verdiler…İngiliz bayraklarımız da var mıydı hatırlamıyorum…Az sonra sirenler , gürültüler içinde sanırım Kadillak bir araba içinde oldukça zarif bir genç hamfendi geçti önümüzden. Prenses Ann imiş…Biz yaşlardaydı sanırım…Tüm erkekler ona öpücük gönderdik. O da bize el salladı.Tabii ki bizim öküzler ( Ben de dahil ) birbirimize girdik ‘’ Bana el salladı’’ diye…
Çok kısa süre sonra Çok lüks bir araba içinde bir madam teşrif etti…Yanında kocası Edinburg Düdüğü…Pardon Edinburg Dükü Philipp olduğu halde Kraliçe Elizabeth yaklaşmaya başladı benim olduğum yere doğru yavaş yavaş.
Hayatımda ilk kez o zaman gördüm sağ ve sol tarafımdakileri…Sağ taraftaki bembeyaz tenli, beyaz elbiseli melek ‘’ Yapma Sami...Efendi efendi selamla...O ne de olsa ülkenin misafiri...Sen misafirperver bir çocuksun.’’ Dedi. Sol tarafımdaki elinde üç çatallı bir dirgen tutan kırmızlı kıyafetli ise ‘’ La oğlum Sami sittir et…Yapabileceğin nasıl bir pislik varsa yap...Bunlar başka dilden anlamaz .’’ diyordu. ‘’ Sağ taraftaki ‘’ Samiciğim…Bak evladım sen terbiyeli bir çocuksun..Anne –babandan böyle mi terbiye aldın? Yapma’’ derken sol taraftaki ‘’ Oğlum bak . Saliha hanım da karıya gıcık. Hem senin 68 li ağabeylerinden neyin eksik...Onlar kadar da mı olamayacaksın.’’ Diyordu.
Kraliçenin arabası tam önümden geçiyordu ki sol tarafa uydum ve kraliçe ile göz göze geldiğimiz anda Türk usulü bir selam salladım…Resmen profilden aldım fotoğrafını. Yani anlayacağınız Recep İvedik’in o meşhur hareketini aynen yaptım Kraliçe Elizabeth’e. Tabii ki söylemem gerek yok...Aynı anda bir sürü flaş daha patladı…Yani benim arkadaşlar da poz poz resmini çektiler Majesteleri Kraliçe Hazretlerinin.
Aradan Tam on iki sene geçti. Bu on iki sene içinde ben büyüdüm...Bir rivatere göre de adam olmuşum güya...Neyse..Öğretmen oldum ama adam oldum mu bilemem...Takdir siz okuyanların.
Yıl 1983
Manavgat İmam-Hatip Lisesinin Tarih Öğretmeniyim. Okula gelen bir telefon üzerine tüm öğrencileri Manavgat- Alanya yolu üzerinde tek sıra halinde dizdik. Bilenler bilir o yıllarda Antalya- Alanya Yolu tam bizim okulun önünden geçiyor…Tam karşımızda da Manavgat Lisesi var. Onlar da döktüler öğrencilerini yollara. Bu sefer gelen Romanya Devlet Başkanı Nikolay Çavuşesku.
Çocukları yol üzerine döktükten az sora yine sirenler..’’ Yolu açın’’ anonsları…Tepemizde bize teğet uçan askeri helikopter…Biz tabii ki askerimizi çılgınca alkışlıyoruz...Onlar da bize selam ve öpücük gönderiyorlar helikopter içinden veeeeee…O iki meleği bir kez daha gördüm.
Sağ taraftaki: ‘’ Sami...Oğlum bak. Artık koskoca adam oldun. Üstelik öğretmensin…Hoca yellenirse cemaat def-i hacetin büyüğünü eyler.’’ Demişler…Öğrencilerin var...Ayıp olur...Çocuklara kötü örnek olma’’ Diyor…Sol taraftaki ise ‘’ La oğlum sen ona bakma…O çocuk dediklerinin her birisi senden benden beter anasının gözü...Sen yapsan da yapmasan da biliyorlar zaten o hareketi…Haydi benim aslanım. Patlat bir flaş da şuna ‘’ Diyordu.
Çavuşesku iyice yaklaştı…Ben önce ceketi bir öğrenciye verdim…Sonra gömleğin kollarını kıvırdım...Eh artık bir poz da Çavuşesku’dan aldım.
Bütün ömrüm boyunca bu iki devlet adamını/kadınını görmüşümdür yakından… Türk Devlet adamlarından ise Sadece Turgut Özal’ı görmüşlüğüm vardır. Yok yok..O kadar da değil…Turgut Özal’ın fotoğrafını çekmedim tabii ki…Bir Cuma namazında Manavgat’ta gördüm kendisini. O günlerde daha ANAP bile kurulmamıştı onu gördüğümde. Sadece Cuma namazı sonlarında yapıldığı üzere tokalaştık ‘’ Allah kabul eylesin’’ dedik birbirimize o kadar…Resim- mesim yok yani.
Hayatım boyunca yakından gördüğüm bu üç liderden Özal daha sonra Başbakan ve Cumhur Başkanı oldu…Kraliçe Elizabeth ‘’ 1971 de benim fotoğrafımı çeken bir çocuk vardı...Onu arıyorum.’’ Diye daha sonra yine geldi bizim ülkeye…Çavuşesku ise flaşın tesiriyle felç olmuş.Nitekim onu da ülkesinde infaz ettiler 1989da.