6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
966
Okunma

Affetmek…
Hani o huzur veren davranış…
Ne hakkı hakkı yenilmişliğin verdiği eziklik kalır, ne kin, ne de nefret…
Yeniden doğmuş gibi hisseder kişi kendini…
Affetmek bir erdemdir…
Affetmek büyüklüğün şanındandır…
Her zaman öyle midir acaba?
Bazı durumlarda yazık ki affetmek bu kadar hoş olmamaktadır.
Çünkü tüm bu erdemler hakkı gasp edilmiş kişinin affetmesi sonucu oluşmaktadır. Oysa ki hep yapılagelmiş olan bir şey vardır ki; bu tanıma hiç uymaz.
Hükümetlerin çıkarttığı af yasalarından söz ediyorum.
Üç beş oy için, hakkı gasp yenilenlere sormadan katiller, sapıklar, soyguncular salıverilir. Sonra da oy hesapları veya alınan oyların karşılığı olduğu söylenmez, çeşitli nedenler ileri sürülür. Hapishanelerin devlete yük olması v.s. gibi…
Aslında salıverilen katiller, sapıklar, soyguncuların oylarıyla iktidarda olmak nasıl bir histir bilinmez ama onların oylarına karşılık hakkı yenilmiş kişilerin kaybedilen oylarını nasıl hesaba katıyorlar bilinmez…
Olaya bir de fıkıh açısından bakmak isterim. Fıkıh bilgisi iyi olanlar isterse konuyu daha iyi inceleyebilirler. Bilindiği gibi rahmeti yeri göğü kuşatan Yüce Allah’ın kul hakkı yiyenlerin hak sahibi ile helalaşmamaları durumunda tövbelerinin kabul etmeyeceğine ilişkin hadisler bulunmaktadır.
Gücü ve rahmeti sonsuz olan Yüce Allah, hiç kimseye verilecek hesabı da yokken kul hakkını affetme yetkisini kendisinde görmemektedir. Hal böyle iken hükümetler bu hakkı kendilerinde görebilmektedirler.
Olayın garipliğini anlamak bakımından şöyle bir senaryo düşünelim; İki kişi tartışıyor. Daha doğrusu biri diğerini cezalandırarak haklarını almak istiyor. Olaya dışardan yaklaşan biri sesleniyor;
“Hey, neden o kişiyi cezalandırıyorsun?”
“O benim hakkımı yedi.”
“Olsun bırak onu. Ben onu affettim.”
Ne kadar garip kaçıyor değil mi olayla ilgisi olmayan üçüncü kişinin affetmesi? Şimdi bir de senaryoyu şöyle sürdürelim; O üçüncü kişi biryandan da kulağından tutmuş birini sürüklüyor. Hakkı yenilen kişi soruyor bu üçüncü kişiye;
“Peki neden o kişiyi (Kulağından tuttuğun kişiyi) affetmiyorsun?”
“Onu affetmem, çünkü o bana karşı suç işledi...”
Bu senaryo, hükümetlerin devlete karşı suç adı altında ve birçok ülkede suç bile sayılmayan siyasi suçlar veya düşünce suçlarını affetmemesinin garipliğini göstermektedir.
Yüce Allah, şirk (inkarcılık) dışında kendisine karşı işlenen, Allah’ın emirlerine karşı gelme şeklindeki suçların tövbe edilmesi durumunda affedilebileceğini müjdeler. Kul hakları için ise o kul ile helalleşmek koşulunu koyarken, bizim hükümetler devlete karşı olan suçları bağışlamazken kişilerin birbirlerine karşı işledikleri suçları hakkı yenilene hiç sormadan affetmektedir.
Ne diyelim!
Katillere, sapıklara, soygunculara, hortumculara minnet borcu ancak böyle ödenebilir.
Kadir Tozlu
29.05.2005