10
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1335
Okunma

Daha önce yazdığım bir hatıraydı ama şimdi tam yeri geldiği için bir kez daha yazayım. Yalnız bu sefer kelimelerimi sansürlemeyeceğim..O bakımdan Allah’ını seven lütfen yorum yazdığında bana edepten, ahlaktan, sanatçı duyarlığından bahsetmesin..Hiç kimse ‘’ Sen öğretmen adamsın, topluma yön verensin, sana hiç yakışıyor mu bu ayıp kelimeler ‘’ demesin.
Hatıramıza başlayalım.
Hatıra bana ait değil bu sefer...Rahmetli Can Yücel’e ait.
Can Baba malum küfürbaz adam...Ama öyle sebepsiz yere küfür eden biri de değil hani…Baba, adamın birine ‘’ Göt’’ demiş…Adam da Can Baba’yı dava etmiş. Baba Hakimin huzuruna çıkınca hakim sormuş:
-Sen bu adama göt demişsin doğru mu?
-Doğrudur hakim bey ama niçin dedim bir de onu sorun.
Hakim söz verince başlamış anlatmaya.
-Hakim Bey…Benim çocukluk yıllarımda kışın ortasında adamın biri çok ağır hastalandı.Zavallı ateşler içinde yanıyordu. O kar, kış, tipi, kıyamette adamı bin bir güçlükle kasabaya götürdüler.
Kasabada Hükümet Doktoru adamı muayene ediyor, Ateşini düşürüyor sonra da bir hap, bir şurup ve bir de fitil veriyor. Bu ilaçları nasıl kullanacaklarını da tarif ediyor:
-Hap ve şurupları sekiz saat arayla, tok karnına vereceksiniz...Bunu da ( fitili ) anüsten vereceksiniz tamam mı?
-Tamam Tohtur bey…
Köylüler hastayı alıp tekrar aynı yoldan ve bin bir zorlukla köye dönüyorlar..İlaçları nasıl kullanacağını adamın hanımına anlatıyorlar…Lakin hanım soruyor:
-Şu ilacı nasıl kullanacam anlamamışam…Anüs de ne ki?
Köylüler şaşkın şaşkın birbirlerine bakıyorlar…’Ulaaaaa…Doğru ya..Anüs ne ki? ‘’
Köyde anüsün ne olduğunu bilen çıkmıyor. Muhtara gidiyorlar. Çünkü köydeki tek telefon Muhtarlıkta.
Muhtar önce ‘’ Yav koskoca hükümetin doktorunu rahatsız etmeyelim. Yutturun gitsin ‘’ filan diyorsa da ısrarlara dayanamayıp kasabayı arıyor ve doktora soruyor:
-Tohtur bey..Bizim hastaya verdiğiniz ilaçlardan birini nasıl kullanacağımızı bilemedik..Anüsten verin demişsiniz..Anüs ne ki?
Doktor cevap veriyor:
-Efendim...Yani makattan vereceksiniz.
Muhtar telefonu kapatıp köylülere dönüyor…
-Makattan verecekmişiz. Tohtur öyle dedi.
Köylüler yine merak içinde:
-Ula Mıhtar...Makat ne ki?
Koskoca köyde makat ne onu da bilen yok…Yine muhtara rica minnet..Muhtar ise..’’Yok olmaz..Valla koskoca Hükümatın tohtoru kızacak ‘’ diyor ama öylesine çok ısrar ediyor ki köylüler , sonunda bir kez daha telefon açıyor.
-Tohtur bey …Bizim köyde makatın ne olduğunu da bilen çıkmadı…Bu ilacı nasıl verecez Allah’ını seversen?’’
Doktor cevap veriyor.
-Kardeşim sokun götüne gitsin.
Muhtar telefonu kapatıp köylülere dönüyor.
-Ula ben size demedim mi adam kızacak diye..Aha da kızdı…Sokun götüne diyor.
Can Yücel bu anısını anlattıktan sonra devamla hakime diyor ki:
-Hakim bey bizim memlekette göte göt diyeceksin ki anlasın millet...O sebepten göt dedim ben bu adama.
Efendim..Bu anıyı niçin anlattım? İzah edeyim.
Bu gece..Bir iki saat önce CNN Tv kanalında bir programa şöyle bir iki saniye baktım. Tamamını seyredemedim çünkü öfke katsayılarım tavan yaptı.
Programda bir bayan profesör pkk dan bahsederken ‘’ Terör örgütü ‘’ deyince diğer bir konuşmacı atıldı hemen ‘’ lütfen pkk ya terör örgütü demeyelim’’
Ne diyelim peki? Dağlarda çiçek toplamaya çıkmış yürekleri sevgi, aşk, barış ve kardeşlik dolu elleri kınalı kızlarımız, civanmert delikanlılarımız mı diyelim? Göte göt diyeceksin ki anlasın millet.
Ne zamandır sanki çok da fark ediyormuş gibi İmralı’ya kimin gideceği gündeme gelmiş oturmuştu. Karar çıktı sonunda…’’ Teröristle kucaklaşan İmralı’ya gidemez !’… Aman ne dik duruş(!)..Nasıl bir kararlılık bu(!) ‘’ Teröristle kucaklaşanlar, o terör örgütünü kurup otuz seneye yakın her Allah’ın günü yüzlerce teröristle kucaklaşmış olanla görüşemez…’’ Bu nasıl bir mantıktır? Her halde Gültan Kışanak ve Aysel Tuğluk’a ( Her nedense Ertuğrul Kürkçü atlanır bu olayda ) ‘’Siz teröristle kucaklaşma hakkınızı kullandınız...Biraz da başkaları faydalansın bu haktan’’ denmek isteniyor ya da daha vahimi ‘’İmralı’daki sayın(!), terörist filan değildir.O bakımdan teröristle kucaklaşmış olanlar bu aziz şahsiyetin didar-ı şahanesini(!) görme şerefine nail olamazlar’’ denmek isteniyor.
Vatan hainlerinin her gün bir ilimizde molotoflu gösteriler yapıp masum insanların bindiği belediye otobüslerini, masum çocukların dershanelerini yakmaları bir anda unutulup gidiyor, Samsunda, Sinop’ta yapılan gösteriler ( Ki hiç birinde tek bir insanın burnu kanamamıştır) medyamızda ‘’ Vahşet ‘’ diye ifade ediliyor. Molotof atan hain ‘’ Taş atan çocuk ‘’ oluyor; taş atan çocuk ‘’ Barış düşmanı faşist ‘’ oluyor.
Ya hakikaten…Biz kiminle, neyin barışını yapıyoruz? Bu arada unutanlara hatırlatalım: Sevr de bir barış antlaşmasıydı biliyor musunuz?
Barış, bir savaştan sonra iki devlet arasında yapılır.Biz hangi devletle barış masasına oturuyoruz?
Yazık…Çok yazık…1999 da Amerika tarafından paketlenerek Türkiye’ye verilen apo’nun o günlerdeki görüntülerini hatırlıyorum da… Adam tüm dünya televizyonlarına kendini anlatıyordu hani: ‘’ Ben dünyanın en şerefsiz, en alçak adamı olabilirim’’ diyerek..Tek düşüncesi götünü kurtarmaktı…Korkudan gözleri dışarı fırlayacaktı neredeyse…O adada yaşanan her şeyin anlatılması yasak olmasa mutlaka anlatacaklardır onu hapse götüren jandarmalar korkudan nasıl sıçtığını…Şimdi adam Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile pazarlık yapıyor. Hatta artık adam ‘’Sayın’’ lar sınıfı içerisinde.
1839 Yılında Osmanlı Devleti Avrupa’nın dayatmalarıyla Tanzimat Fermanını hazırladı ve Sadrazam Mustafa Reşit Paşa Gülhane Parkında okudu bu fermanı…Daha sonra halka soruldu bu fermandan ne anladıkları…Verilen cevap şuydu: ‘’ Bundan böyle gavura gavur demeyecekmişiz’’
Yahu biz 2013 yılında da gavura gavur diyemiyoruz artık... Üstelik Tanzimat gibi bir fermanımız olmadığı halde. Haa...Ama bu arada… O adi yaratık eğer sayın ise lütfen beni saymayın.
Yarın birileri İmralı’ya gidecek…Kimler mi? İşin o kısmı hiç de umurumda değil…
İranlının biri Türkiye’deki arkadaşını ziyarete gelmiş…Türk, İranlıyı alıp İstanbul’da gezdirmeye başlamış…Önce Topkapı Sarayına gitmişler…Ziyaret bitince Türk sormuş:
-Nasıl..Beğendin mi?
İran’lı dudak bükmüş…
-Ohoooo..Bizim İran’ın hamısı( Hepsi ) böyledir.
Türk bozulmuş ama arkadaş ne de olsa ve de misafir…Almış Dolmabahçe Sarayına götürmüş…Gezip tozduktan sonra İranlı yine aynı ‘’ Ohoooo..Bizim İran’ın hamısı böyledir’’. Türk’ün yavaş yavaş sinirleri bozulmaya başlamış…İranlı’ya Boğaz Köprüsünü göstermiş…İranlı yine ‘’ Ohoooo bizim İran’ın hamısı böyledir’’ demiş…Tam o anda bunların yanından bir travesti geçmiş…Bizim Türk İranlı’ya sormuş : ‘’ Sizin memlekette de var mı bunlardan?’’ İranlı cevap vermiş: ‘’ Ohoooo..Bizim İran’ın hamısı böyledir’’
Şimdi…
-İmralı’ya kim gidecek?
-Ohoooo… Gidecek olanların hamısı böyledir.
Hamısı aynı olduğuna göre ne fark edecek ki?