30
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2183
Okunma

Havada asılı duran çığlığını aldım.
Kimse görmeden-hatta sen bile-hırkamın cebime soktum.
Akşamları kombinin ayarını düşürüp hırkamı giyiyorum.
Balkona çıkıyorum sigara içmeye.
Çığlığın mışıl mışıl uyuyor.
Uyandırıp, göğsüme tutuyorum.
Caddeden geçerken sigaramın ateşini farkedip başını kaldıranlar çok üşüdüğümü düşünüyorlar muhtemelen.
Çay bardağını yanağıma dayıyorum bu izlenimi desteklemek için.
Uyandırdığım çığlığın esnerken göğsümün üstünde, benimkini uyandırıyor.onları başbaşa bırakıp sigarama yoğunlaşıyorum.
En çok da ucundaki parlak ateşe.yandıkça kısalıyor.
Her ateş söner zamanı gelince diye düşünüyorum küllükteki küllere bakarken.
Hem kül neden gri?
Bulutlu gökyüzü, kum, taş, çakıl ve gardrobumdaki giysilerim?
Orta yerinden tutunduğumuz hayallerin rengi de gri.
Oysa çığlığın keskin bir siyah.
Tüm grilerin üstüne abanıyor acımasızca.
Gecenin sesine kulak kesiliyorum bir yandan.
Fısıltıyla söylenen sözcüklerin ağırlığından olsa gerek, ağaçlar dallarını eğmiş.
Asfalt daha bir yapışmış kaldırıma.Sokakta aceleyle evine gitmeye çalışan yayaların hızlı adımları araba lastikleriyle yarışta.
Fren yapan aracın tekerleğinin kokusu burnuma geliyor.Hepimiz birşeyler bırakıyoruz yolumuzun üstünde, yürürken.Eksiliyor muyuz, çoğalıyor muyuz bilmiyorum.Bildiğim göğsümdeki çığlığın üşümüş olduğu.
Elimi cebime sokarken tekrar, parmaklarımla okşuyorum çaresizliğini.Okşanmak her canlının isteği, biraz da tesellisidir yaşarken.
Çığlığım sakinleşiyor.
Hırkamı çıkarıp uyumaya hazırlanıyorum.
Çığlığımın gözü açık.
Son bir hamle gardroba.
Hırkamı askıya asıp dolabın kapağını kapatıyorum.