7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1002
Okunma

Onun küçüklüğünü anımsamaya çalışıyorum. O biraz zenciyi andıran sevimli, esmer bir kız.
O zaman da bütün sözlere maydonos olup kendini öne çıkarmaya çalışıyordu kesin.
Bütün maymunlaşmaları ve nükteli konuşmaları, ablalarının yanında varlığını gösterebilme
çabasıydı. Belkide yapısı öyleydi. Küçük olmanın avantajını kullanıp, göze girmekte istiyor
da olabilir. O zaman benim en gözdemdi. Yani şimdi onun kendini bir sultan görünümünde
göstermek istediği gibi değil, Hatice olarak sevdiğimdi. Gönlümün küçük, cadı prensesiydi.
Karlı bir kış günüydü.Onunla onun ablaları benim de hem arkadaşlarım hemde akrabalarımla
beraber, okulların yarı yıl tatilinde birlikte olmamız. İkimiz de şiiri seviyor ve yazıyorduk.
Hangimizin aklına geldi bilmiyorum. Bir dize o, bir dize ben yazarak bir şiiri yazmıştık. O,
hemen aklına ilk gelen kelimeleri yazıyordu. Ben ise biraz düşünüp öyle yazıyordum.Belkide
o daha hızlı düşünüyordu.Alt alta şiir diye yazdığımız o şiirin tek kelimesini hatırlamıyorum
Şiirde finalin önemli olduğunu gazetenin şiir köşesinde yazanların bazen ne güzel bir finalle
bitirdiklerini düşünürdük.
Dışarısı bembeyaz kardı. Birlikte şarkılar söylerdik. Şenay’ın "Sev kardeşim" şarkısı benim
en sevdiğim bir şarkıydı.Küçük odanın camından karların yağışını seyrederken ise babamın
kar yağışını görünce söylediği bir türküyü söylerdim."Kar yağıyor,yağıyo/abamı giyeceğim
sakallıya varpta/koaherife varıpta/baba mı diyeceğim." Bu türküyü söyler gülüşürdük.
Haticeyle ikimiz aynı yatakta yatardık. O zaman her yerde kalorifer, doğalgaz pek yoktu.
Zaten buras ı bir gecekondu semtiydi. Olsa bile buralarda yoktu. Bu nedenle soba bir odada yandığı yandığı için cümbür cemaat aynı odada yatardık. Onun da ayrı bir güzelliği
vardı. Hatice her zaman yaşından beklenmeyecek şekilde bilgiç bilgiç konuşurdu. Yatakta
erkeklerden, aşktan falan konuştuğumuzu anısıyorum.
Hatice çocukluktan genç kızlığa yeni adım atmış sayılırdı. Bense ondan beş yaş büyüktüm.
Ben kendimi abla gibi görmez,o da küçük görmezdi.Çok güzel anlaşırdık.O bu arada abisine
söz verdiği resimleri yapar, ben de o sırada " akşam kız sanat’a" gittiğim için yapılması
gereken pembe keten kumaşa dantele anglesimi işlerdim. Bazen de benim arkadaşlarım,
Haticenin ablalarıyla birlikte evcilik oynardık.Hepimizin çocuk olduğunu bundan anlıyorum.
Şimdiki gençler evcilik oynar mı, hiç sanmıyorum. Şimdiki evcilik oyunları telefonlar ve de
internet.Sanal ortamda sanal arkadaşlıklar.Püf diye sönüyor. Duvarda bir resim veya biblo
vardı. Sanıyorum bir bebekti. Çok hoşumuza giderdi.
Hatice onların ailede en sevdiğim ve anlaştığım kişiydi. Öncelikle zevklerimiz birbirine uyuyordu. Ben konuşmayı pek sevmediğim" Bu konuşurken engellendiğim anlamına da gelir
çünkü benim bir buçuk yaş küçüğüm Nazife öyle konuşmayı sever ve kimseye söz vermek
istemez ki benim suskun kalmam normal" halde o çok seri ve güzel konuşurdu. Konuşurken
güldürürdü. Aslında bende güldürürüm ama konuşmaya fırsat bulursam. O bir avukat ya da spiker olabilirdi. Öğretmen oldu. Sonra resim öğretmeni olmuş.
O zamanlar elime geçen kâğıt parçasına, kardeşlerimin kullamadığı defterlere, babama
bankalardan verilen not defterlerine resimler yapardım. Bunlar sanki poz vermiş güzellerin
resimleriydi. Arada küçük bir manzara ve erkek resmi de çizdiğim olurdu. Hatice de bana özenirdi. Şiir o zaman son plândaydı. Resimlerin yanına kısa kısa şiirler yazardım. Sonra
Hatice’nin de resimler yapıp, şiir yazdığını gördüm. Bir keresinde yaptığım resimlere
bakarken" Kızların saçlarını böyle böyle boncuklarla süslemeyi senden görmüşüm demekki"
dedi."Ben de böyle saçları boncukla süslü çok kız resmi yaptım."
Yıllar geçtikçe Hatice’yle yollarımız ayrıldı. Önce ben evlendim." Kesin senin evlendiğin kişi
çok yakışıklı ve özeldir." dedi ve yanıldı. Ben de ablasıgile eskisi gibi gitmez oldum. Gitsem
bile onunla karşılaşmadım.Ancak onu Çubuk’un turşu festivalinde veya yeğenlerinin nikâh
veya düğünlerinde görebildim. O sevimli kızın durduğunu biliyordum ama o sanki o kızdan
kaçıyordu. Oysa onu görünce öyl mutlu oluyordumki. Alel acele naslsın iyi misin diyor öpüşüp uzaklaşıyor, kaçar adımlarla. Benim tanıdığım Hatice bu değildi. O böyle dimdik
kasılarak yürümez" belkide bana öyle geliyor. " Hafifçe eğilirdi. O sevimli yüzü çabucak
uzaklaşıp gitmezdi.
O sevdiğim Hatice ölmüş müydü? Zaman mıydı suçlusu? Yoksa üstüne giyindiği H Sultan
havaları mı sahteydi, sanaldı. Ah gerçek Haticeyle şöyle bir oturup sohbet etsek, daha
doğrusu o konuşsa bizler gülsek. Onu çok özledim!..
Nazik Gülünay