15
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1916
Okunma

Kadın bozuk fermuarı andıran dudaklarını kıpırdatıp bardağından son yudumu içti ve köşeyi dönmek üzere olan gölgeye,
"Kalbime kar yağdırıp giden sen...Taze karı ilk çiğneyip iz bırakan sen...Öyle bir fırtına diliyorum Mikail’den ki, bütün izlerin silinsin, bir daha geriye dönemeyesin!" dedi.
Sokağın tenhasında inleyen bir köpek kadını duydu. Sustu. “Aşk illeti” dedi içinden. “Daha kötüsünü yaşayana kadar, en kötüsünü yaşadığını sanır herkes.”
“Öyle ya” diye mırıldandı kedi. “Bir de kolunda biriyle döndüğünü görmek var.”
“Daha da kötüsü” diye şakıdı baykuş. “Yuvanı onlar lehine terk etmek zorunda kalmaktır.”
Çöp bidonunun dibinde son nefeslerini alan yaralı kirpi ağladı:
“ En kötüsü başka bir dünyada bile kavuşma umudunun olmamasıdır.”
Genç komi ışığa -tam da ağır ağır küçülen gölgenin paraleline- doğru tuttuğu bardağı buruşuk bir yüzle kontrol ederken, lekelerin en zorunun kadın bedduaları olduğunu düşündü.
Patron “Aşkı verene kurban olaydım” dedi yüzündeki bıçak yarasını kaşıyarak. “Neyle dolardı bu loş masalar başka?”
Kadın eline bir tutam peçete alıp, sendeleyerek zilli kapıdan çıkıp gitti. Süpürgeci boşalan masanın başında süpürgesini çenesine dayayıp kadının arkasından bakarak düşündü:
“Onun bir başkası için gözyaşı dökmesinden daha acı ne olabilir?”