8
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1007
Okunma

Söze nereden başlayayım bilemiyorum.
Önce Şırnak- Uludere olayından başlayalım olmazsa.
Üzerinden henüz bir yıl bile geçmedi. 28 Aralık 2011 akşamı Türk F- 16 Savaş Uçakları Irak’tan Türkiye sınırına giren 35 kişilik bir kafileyi bombalarla yok etti. Bunlardan 34 ü öldü bir kişi ise yaralı olarak kurtuldu. Hepimizin bildiği malum olay…
Hemen ertesi günü çöktük klavyalerimizin başına…Kimimiz ‘’Devlet haklı…O yol teröristlerin kullandıkları bir yoldu…O grup terörist de olabilirdi..Hem o adamlar ( Ki çoğu çocuk denilecek yaştalar ) terörist olsaydı ne olacaktı? Canım terörist değilseler bile kaçakçıydılar. Kaçakçılık da bir suçtur.Adamların kaçakçıkla elde ettiği her kuruş teröristlere gidiyor dolayısıyla iyi oldu boşver.’’ dedi..Kimimiz ‘’ Bu bir katliamdır..Devlet terörist ile kaçakçıyı ayıramaz mı? Kaçaçılığın cezası uçaklarla bombalanmak mıdır? Bu nasıl istihbarat, bu nasıl ordu,bu nasıl iş? ‘’ dedi.
Daha sonraları o olayda öldürülenlerin cenaze törenleri yapıldı. Bu esnada bazı tabutların üzerine pkk terör örgütünün simgesi olan paçavralar örtüldü..Cenazeler o şekilde taşındı. Yine çöktük klavyelerin başına. Kimimiz ‘’Gördünüz mü bakın adamlar teröristmiş. Terörist bayrağı örtülmüş tabutlarla taşındılar ‘’ dedi…Kimimiz de o olayda ölenlerden birinin babasının ‘ Evladımın tabutu üzerine örgüt bayrağı astılar. Ciğerim yanıyor…Devlet bizi burada yalnız bıraktı. ‘’ sözlerini ele alarak öldürülenlerin terör örgütü ile bağlantısı olmayan insanlar olduğunu ispatlamaya çalıştı.
Uludere olayı daha sonra öyle platformlara taşındı ki akıllara zarar. ‘’ Her kürtaj bir Uludere olayıdır’’ diyenlere karşı ‘’ Kürtaj hak, Uludere katliamdır ‘’ tartışmaları bile yaşandı bu ülkede. Uludere olayı vagina muhabbetlerine karıştırılmaya başlandı.
Hiç kimse Uluderede 16 yaşındaki çocuğa bomba atan askeri uçak personelenin daha sora yaşadığı ruhsal travmayı da görmedi o on altı yaşındaki çocuğun annesini feryatlarını, ahlarını da duymadı.
Aradan tam tamına sekiz ay geçti. 22 Ağustos 2012 de yine Uludere’de bu kez bir trafik kazası yaşandı. Bu kazada dokuz asker ve bir korucu şehit oldu.
O on altı yaşındaki çocuğun annesi sekiz ay sonra bu gün yine televizyon haberlerindeydi. Diğer öldürülen çocukların anneleri babaları da oradaydı ama en çok onun söyledikleri, yaşadıkları dikkat çekiciydi.
Belki seyrettiniz, belki duydunuz ..Belki de o sırada çok daha mühim işleriniz vardı haberiniz olmadı. Ben bir kez daha yazıyorum.
Uludere’nin Gülyazı Köyü’nde minibüsün şarampole devrilmesi sonucu 9 asker ve 1 köy korucusunun şehit olduğu kazada, olay yerine giden köylüler aracın içindeki askerleri çıkarmak için büyük çaba harcadı.
Kazazedelere yardıma koşanlar arasında yer alan, Uludere Katliamı’nda Uludere’nin Irak sınırındaki hava operasyonda ölen 34 kişi içinde oğlu Yüksel Ürek de bulunan Emine Ürek, ağır yaralı bir askerin, ‘anne’ diye yardım istediğini gördüğü anda ölen oğlunu hatırladığını belirterek şunları anlattı:
“Bizler o askerleri yerde, kanlar içinde gördüğümüzde yüreğimiz yandı. Bizim çocuklarımızın cenazeleri gözümüzün önüne geldi. Çok sayıda asker yaşamını yitirdi. Oğlum için canım nasıl yandıysa, o askerler içinde aynı şekilde yüreğim yandı. Bir asker ‘annem beni kurtar’ diye bağırdı. Ben onun elini tuttum ve sıktım. Başını dizime koydum, Yardım gelene kadar kurtulması için dua ettim.Ona da Kurtulması için dua etmesini söyledim. O asker yaralı şekilde kurtuldu sanırım.[ Maalesef kurtulamadı] Bizim çocuklarımız bombalandığı zaman yardımımıza gelmediler ama bizler onların yardımına koştuk. Bizimki anne yüreği.”
Daha sonra o askerin ölüm haberini alan Emine Ürek’in sözleri en taş kalplileri bile ağlatacak türden: ‘’ Uludere’de ikinci evladımı da kaybettim’’
Televizyonda Emine Ürek’i seyrederken ve dinlerken bir an için onun yerine koydum kendimi. Acaba benim on altı yaşındaki bir evladım haklı ya da haksız sebeplerle devletin askeri tarafından öldürülmüş olsaydı olayın üzerinden daha bir sene bile geçmeden son nefesini vermek üzere olan bir askerin elini elime alıp başını dizime koyar ve onun sağ salim kurtulması için dua eder miydim? Çok çok zor bir soru. Ama sanırım etmezdim. En iyi ihtimalle son deminde dudaklarına bir kaç damla su verirdim ama bir baba şefkati ile değil. ‘’Haydi yine insanlık bende kalsın ‘’ diyerek.
Bir zamanlar bu terör, bu vahşet ve katliam nasıl biter sorusunun cevabı olarak ‘’ Terörü ancak ve ancak anneler bitirir. Türk anneleri ‘’Dur yeter’’, Kürt anneleri ‘’
Ji Bo Min Nekuje! Ji Bo Min Nemire’’ diye haykırmadıkça da bu terör bitmez demiştim.
Emine Ürek bizlere bir kez daha gösterdi ki özellikle Kürt anneler ‘’ Ji Bo Min Nekuje! Ji Bo Min Nemire—Benim için ölme, benim için öldürme.’’ diye haykırmadıkça bu terörün biteceği yok.
Kim ne derse desin, nasıl yorumlarsa yorumlasın. Ben kocamam harflerle yazıyorum: ‘’ ALLAH SENDEN RAZI OLSUN EMİNE ÜREK…ELLERİNDEN ÖPTÜM ‘’