3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1151
Okunma

HAYATIM BİR ROMAN (1)
DOĞUM TARİHİMDEKİ MUAMMA(BİLİNMEZLİK)
Kara, kuru, yediğini kusan, cılız, çelimsiz bir çocukmuşum. Annemin anlatımlarından hatırlıyorum, lakin kesin doğum tarihimi bilmiyorum,
Soruyorum anneme anne ben ne zaman, kaç senesinde doğdum vaşşş oğul, oğul ben ne bilem, şubat ayı yirmisi mi neydi çok kar yağmıştı, baban kardan tünel açarak köy çeşmesine gitti bize su getirmişti oda zar zor, gürül, gürül akan çeşme den bir serçe parmağı kadar ibriklere zor doldurmuştu suyu
Aney ayını hatırlıyorsun, çok kar yağdığını hatırlıyorsun, köy çeşmesine babamın tünel açarak köy çeşmesine gittiğini suyun önceden gürül, gürül aktığını o gün serçe parmağı kadar aktığını hatırlıyorsun da doğum tarihimi yılımı neden hatırlamiysin,
Bir an hiddetlendi kaşlarını çatarak, offf kadan alayım eze kurban ne bilem ben yılını, mılını doğdun işte dedim ya kar çok yağmıştı 20 şubat mı neydi işte
Bizim şu Heso gınconun oğlu Ali Ekber’le aranızda kırk gün var ben kırklıyken fade onu doğurdu ben seni kırklıyken Ali dayının düğününe götürdüm Kemakân lara oğul.
Dayıların o zaman Kulici tuz gölünden iri tuz getirir akpasora, kağnı arabası ile götürür satarlardı.
Köyümüz, heme ipeden yolu geçerdi uğrarlardı konaklanır, karınlarını doyurur öküzleri biraz dinlendirir saman verirlerdi, yine yola devam ederlerdi
Diyeceksiniz babana niye sormuyorsun, o tarihte babam Zonguldak ta o zamanki adıyla E.K.İ. Ereğli Kömür işletmesi kozlu 2 nolu kömür ocağında çalışıyordu
Beni nüfusa Ahmet amcakızı Adalet doğunca onu köy kütüğüne muhtara kaydettirirken benide yazdırıvermişler kütüğe aynı tarihle,
Oysa adalet benden anlattıklarına göre 4 yaş küçük yani kuzenim Adalet 1960 doğumlu benide aynı doğum tarihine işlemişler
Ne yapıp, yapıp doğum tarihimi aydınlığa kavuşturmam gerekirdi
Önce annemden o sene köyde şubatta doğan çocukların annelerin isimlerini öğrendim, daha sonra bu annelere uğrayarak, hayatta olanlardan çocuklarının gerçek doğum tarihlerini ve annemin doğumunu hatırlayıp hatırlamadıklarını sordum köyümüzün yaşlı ebesini araştırdım, üç aşağı, beş yukarı gerçek doğum günümü tam bulmasam da ona yakın bir tarihi tespit ettim.
Elde ettiğim bilgiler. 1956- ya da 1957 Şubat ını gösteriyordu.
E ee zor adamın zor doğum günü olurmuş dedim kendi kendime. Gerçektende öyleymiş hemde ileride açıklayacağım üzere büyük çok büyük ağalara çatarak üç davadan hapis cezası alacak kadar zor bir kişilik
KÖY ÇOCUKLUĞUM
KÖY ÇOCUKLUĞUM
Üstü toprak, kerpiç bir damda doğdum
Ağaç oymalı, kement sarmalı, beşikte uyudum
Gâhî ana sütü, gâhî çiğ koyun, keçi sütü ile doydum
Buram, buram köy kokuyor, benim
________________________________Köy Çocukluğum.
Cılız, çelimsiz, sıska, kaburgaları sayılan, bir bebektim.
Babam gurbette idi, sanki kalmıştım köyümde yetim
Yediğini, kusan, halsiz, bitap çaresizdi bedenim
Adeta sarı toprağa benziyordu tenim
Kızarmış, derisi ile Güneş kokuyordu benim
__________________________________Köy Çocukluğum.
Beş yaşıma kadar, ana sütünden kesilmemişim,
Bir elimde lavaş saç ekmek ısırır, diğer yandan anamı emermişim.
Elenmiş, yakılmış, kırmızı toprakla kundaklandım, sarıldım
Günbe gün, düşe kalka, tökezleyerek, çocukluğuma adım attım
Bir çelimsiz, zoliğe, ince dala çıkmıştı, köydeki takma adım
Bir haldi, bir ahvaldi, mahzuna çekiyordu, benim
_____________________________________Köy Çocukluğum.
Evin bir oğluydum, ateşim yükseldi bir gün,
Öküz arabası hazırlandı, içine yün döşek yorgan atıldı.
Hastalığımı unutmuştum o gün, içimden şehri görmek vardı.
Kasabamız, köyden 150 km uzaktaydı
Öküz arabası mazı gıcırtısı içinde, şehri görme sevinci bir başka idi
İlk doktorla tanışmak, ilk iğneyi olmak, heyecanı yaşadı,
________________________________________Köy Çocukluğum
Bitmemişti hayat umudum, iki derslik bir Mektebe (okula) düştü bir gün yolum
Mavi işliğim, babamın Zonguldak’tan gönderdiği siyah cızla vat lastik ayakkabı
Omuzlarımdan askılı bacağımda siyah donum,
Boynumda içi yağlanmış ekmek torbası ile, toprak, tozlu ince yola koyuldum.
Bir başka heyecanlıydı, bir başka anlamlıydı, bir başka meraklıydı
___________________________________Mektepli Köy çocukluğum
Nenem tandır ekmek yapardı, kokusu adeta, tüm köyü sarardı
Köylünün geçimi, ekin ekip biçmek, umudu hayvancılık, koyun keçi davardı
Bir gün kaderimde çobanlık yapmak vardı
Aynı gün kuzularımdan en güzelini, kurda kaptırdım yüreğim o gün zardı
Hüsranla bitmişti çobanlığım, hüzünlü geçti, ağlamaklı
_____________________________________Çobanlı Köy çocukluğum
Yaşlılarımız, duvar diplerinde, tütün sarardı
Köyümün meydanına, her ay bir kervan uğrardı
Nalbant atlara nal çakar, kalaycılar, bakır kap tencere kalaylardı
Çerçiler, at sırtında, deve sırtında, incik boncuk yüzük küpe sakız satar
Elekçiler kalbur, elek yapar satardı, karşılığında buğday un toplardı
Kapardım kümesten yumurtayı, sakız, beyaz leblebi alırdım
Bir heyecan, bir koşuşturmacay’la geçti, pembe bulutlar üzerindeydi
yaşam umudum
İşte benim şiirleşen hayat hikâyem, işte ben işte
_______________________________________Köy çocukluğum
______Şair67______
Ali Cemal AĞIRMAN
Bir şiirle başladım köy çocukluğumu anlatırken, edebiyat defterinde yayınlamıştım bu şiirimi
Yazıma başlarken Hayatım bir roman diye başladım, işte o hayat romanımı siz değerli okuyucularımla paylaşmak istiyorum
Tüm hayallerimle düşlerimle, anılarımı canlandırmaya çalışıyorum, tabbiki bunu yaparken yüksek sabrınıza ve hoşgörünüze sığınıyorum
Şimdiden bir sürç-i lisan ettiysek affola, köy çocukluğumu anlatmaya devam ediyorum
Siz değerli okuyucuları fazla sıkmamak adına şimdilik ayrılıyorum, yarın yine buradayım saygılarımla