16
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1856
Okunma

Emma genzini yakan keskin yapıştırıcının etkisiyle gözlerini araladı ve duvardaki saate baktı. 06:30. Pazardı, dün gece geç yatmıştı ve uyumak istiyordu. Chao’yla birlikte Buz Devri 3’ü Chao’nun zoruyla yedinci kez izlemişti. Gözlerini önce tavana dikti. Yatağın üstündeki kalın karton kutulara ayağı takıldı. Onları halının üzerine yuvarladı. Ellerini başının arkasına koyarak mırıldanmaya başladı.
"Chao, insanın gözbebekleri neden aniden büyür ve beyaza dönüşür ."
Chao ,başını kaldırıp Emma’ya baktı.
"Bilmiyorum, herhalde bir göz doktoruna sorman gerekir." dedi kayıtsızca.
"Kaçta uyandın Chao?"
"Henüz uyumadım."
"Maket yapmaya ne zaman başladın."
"Çok küçükken."
Emma başını yataktan sarkıtıp kocasının yaptığı makete baktı.
"Birden hayalimde gözbebekleri beyaza dönüşen birisi belirdi kocacığım." dedi sükunetini korumaya çalışarak.
"Sözlerinin çevresinde dolaşıyor olmam anlamadığım anlamına mı geliyor sence?"
"Kayıtsız olduğun anlamına geliyor."
"Biraz sonra gözünün döneceğini, şu an çok sinirli olduğunu ve sadece sakin olmaya çalıştığını görüyorum. Çenenin yanındaki kasın istemsiz seğirmesi ve şakağındaki damarın masmavi isyanı... beni korkutmaya çalışmıyorsun değil mi?"
Chao, tutkalı maketin üst kısmına sürdü, daha önce hazırladığı çatıyı düzgün biçimde yerleştirdi. Fazla tutkal maketin kenarlarından damla olarak süzülüp halının üstüne düştü.
Emma yataktan hışımla kalktı.
"Lanet olası tutkalı sürecek başka bir yer bulamadın mı? Sabahın köründe odanın ortasında maket yapıyorsun. Üstelik iğrenç koku her tarafa yayıldı."
Chao gülmeye başladı.
"Sanırım benim de gözümün önüne gözbebekleri beyaza dönüşen bir kadın geldi." diye mırıldandıktan sonra "İstesem mutlaka bulurdum. Ayrıca seni izlemek istedim karıcığım.’’
"Halıya bir şeyler damlatmandan nefret ediyorum." diye bağırdı Emma.
"Halıdan başka bir şey düşünmüyorsun farkında mısın? Bizim herhangi bir tercihimize bağlı olarak orada duran bir eşyanın üzerine bir şey damladığında kıyameti kopartıyorsun ama kırdığım çay bardakları için hep "canın sağolsun" diyorsun."
"Ne saçmalıyorsun Chao?"
"Kendinle çelişiyorsun diyorum. Halının üzerindeki bir damla yapıştırıcı için kıyameti kopartıyorsun ama söz konusu olan çay bardağı olunca umursamıyorsun. Oysa her ikisi de bizim tercihlerimizle hayatımıza girmiş eşyalar değil mi?"
"Maketlerinden nefret ediyorum, uyuz köpeğinden nefret ediyorum, senden nefret ediyorum."
"Nefret çok büyük bir duygu. Eğer bunu gerçekten hissediyorsan ayrılmalıyız."
"Sizi o dağın başından neden aldığımı bilmiyorum. Siz yokken ne kadar rahattım."
Emma yataktan çıktı. Çekmeceden sigarasını çakmağını ve cam kül tablasını çıkardı. Titreyen parmakları arasındaki sigarayı güçlükle dudaklarının arasına götürdü.
Chao maketin başından kalktı. Koca ev maketini de alarak odanın kanatlı beyaz kapısına doğru döndü. Pijamasının paçaları yere sürtüyor, en az iki beden büyük atleti üzerinden düşecek gibi duruyordu.
"Uyanır uyanmaz sigara içmemelisin. Kahvaltıyı hazırlamıştım." dedi ve dirseğiyle kapıyı iterek odadan çıktı.
Emma yatak odasında sigarasının ucunu derin bir nefes daha çekerek kızarttı. Kendi kendine söyleniyor, içerdeki tıkırtılara kulak kabartıyordu.
"Senden ve seninle ilgili her şeyden nefret ediyorum. Dağ başında köpeğinle seni kurtlara bırakmalıydım ama o zaman da ünlü olurdun. Herkes yazar Chao’yu sorardı yine kurtulamazdım senden. Nasıl bir belasın sen yahu? Üzerime damlamış japon yapıştırıcısı gibisin." dedikten sonra elinin tersiyle burnunu ve gözlerini sildi. "Bu kadar zor bir adamken neden daha da zorlaştırıyorsun anlamıyorum. Her dediğini yapıyorum. Bir sabah uyandığımda da yanımda göreyim seni." diye söylenmeye devam etti.
Chao içerde bir şeyler karıştırıyor, Emma kendi kendine söyleniyorken Marsel, yoldan geçtiğini duyduğu insanlara korkutur gibi değil, rica eder gibi havlıyordu.
Emma dış kapının açıldığını ve Chao’nun kapının önünde duran sokak terliklerini giydiğini duydu. Terlik giydiğine göre evi terkediyor olamazdı. Muhtemelen Marsel’le oynayacaktı. Merakla yatağından kalktı. Kapıyı hafifçe iterek koridora baktı. Evdeki onlarca maket koridordaydı ve Chao hepsini bahçeye taşıyordu. Bahçede onlarla ne yapacağını anlamak için perdenin arkasından baktı.
Marsel’in kulübesinin çevresi maketlerle dolmuştu. Kulübesinde bağlı bekleyen Marsel de durumu anlamakta zorlanmış gibiydi. Emma gidip yatağına oturdu. Kısa süre sonra bahçede yükselen alevlerle birlikte Marsel’in acı çığlığı geldi. Pencereye koşan Emma, maketlerin üzerine zippo benzini sıkan Chao’yu gözlerini aleve dikmiş pijamasıyla bekler halde izlerken Marsel, alevlerin arasında kalmış kulübesinde görünmüyordu.
"Her şeyi yaktı..." diyen Emma, girdiği şokun etkisiyle yatağına çöktü.
lacivertiğnedenlik / chaotica
...