5
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
1641
Okunma

"Yaz" Diyorlar
Bir düşünceden diğerine sıçrıyor kelimelerim… Ablam yine de ısrarla, "Yaz!" diyor.
Oysa zihnim uysal değil. Düşüncelerim, gözbebeklerim gibi yerinden fırlayacakmış gibi… Koşarken Karadeniz’in hırçın dalgalarıyla savaşan bir yürek, ağlarken Eylül’de sararan vadiler kadar hüzünlü, sinirliyken ise Aralık ayında sert rüzgârlara direnen Kaçkar Dağı kadar dikbaşlıyım.
Bana "Yaz!" diyorlar… Ah, bilmiyorlar ki benim cümlelerim ancak noktalarla, virgüllerle, soru işaretleriyle soluk alıyor. Oysa ben hayatın normal soluklarını hiç yakalayamadım. Hep bir koşuşturmaca, hep bir telaş…
İçimde yankılanan "yaşamak" çığlığı, her gün biraz daha yorulduğumu fısıldasa da, ben yine de duramıyorum. Ses tellerim kavrulsa da, her yeni günün uzattığı mektubu usulca öpüp başıma koyuyorum.
Bir de her kafadan çıkan sesleri dinlemek var… Kalabalık içinde birbirini iterek geçmek isteyen duygularımla savaşmak…
Ablam bıkmadan dürtüyor beni: "Yaz!" diyor.
Oysa dilimden sel olup dökülen cümleler, kalbimin kuş kanadı çırpınışları gibi… Bir deli rüzgâr, denizde kabaran bir dalga, uzaklara sürüklenen bir yelkenli… Ama yazmak? Dilimin söylediklerini elim yazıya dökebilir mi? Şart mı?
Düşüncelerimi kâğıda dökmek, kendi hayal dünyamın tamamen soyunması gibi geliyor… Aman yarabbi! Böyle bir şeyi hiç düşünmemiştim. Yazı yazmak? Hiç aklımda yoktu.
Döndüm ablama: "Duymamış olayım." dedim.
Ama şaşkınlığımı atlatamadan, çocukluğumun siyah beyaz bir fotoğrafını tutuşturdu elime. Zaman daralıyor, resimse olduğu gibi duruyordu. Ve yine aynı sözler:
"Buna bak… ve yaz!"
O an, yüreğim heyecandan kabardı.
Ve şimdi… İçimdeki sese karşı koyamadan, utana sıkıla da olsa, yazmaya çalışıyorum.