- 751 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
SAYIKLAMA (GÜNE AĞIT)
Önce sabahın alacasına düşerdi horoz sesleri. Bastonlu dedelerin sabah namazından dönmesiyle başlardı gün. Daha çok kendi susuzluğunu gidermek için, çiçeklere su verirdi babaanneler,anneanneler..Orta yaşlı, leçekli gelinler oya düşürürdü kaşına, kapı önlerini süpürür, bir ibrikle çilerdi serin sularla..Daha çok, sardunyalı,küpeli pencerelere saçlarını devirirdi genç kızlar..Ah radyolar..Hep Bedialı türkülere, Zeki Müren’li şarkılara ayarlanırdı daha çok..Gün ağarırken herkes sabahı mırıldanırdı beyaz tüylü kedilerle...Hayırlı işler..İyi sabahlar..Günaydınlar uçuşurdu sokaklarda...Telaş içinde olurdu hammallar, bir de bizim gibi işe geç kalan memurlar...
Günle birlik, evler sokaklara, sokaklar caddelere taşınırdı..Her sokağın bir delisi, her caddenin bir dilencisi olurdu..Birde Arnavut Ciğercisi..Güneşe göz kamaştırarak içilirdi tavşan kanı ilk çaylar, tellenirdi sigaralar..Herkes işinin başında ya hayat derdi !..Ajanslar ve efkar geceye ertelenirdi..Sonra bir eski itfaiye arabası korna çalarak gelirdi, sulardı tozlu caddemizi..Çek ulan arabanı !...Demez di...Bunca araba yoktu ki, Caddeler, sokaklar biraz da gezmek içindi...
Şehrin bir kıyısından bakınca güne..Tarktörlerini koşardı çiftçiler, gider gibi düğüne.. Remorklara çömelirdi başı yazmalı kızlar, fötr şapkalı oğlanlar..Bir yamaca vururdu koyun sörüsü, Ovalar başak başak eğilirdi ayağınıza, vişnesinden, kirazından, armudundan bir tat düşerdi ağzınıza..Rahmetler yağardı kar, kışımıza; yağmurlar yağardı yazımıza.. Daha çok ıslık ıslık türküler düşerdi sazımıza,sözümüze..En önemlisi kimse hor bakmazdı gözümüze...
Gün eğilirdi yavaş yavaş, biterdi gün boyu süren telaş... Daha çok çardaklara, kameriyelere, balkonlara, sedir önlerine kurulurdu akşam sofraları, çocukların birer birer sayılırdı adları..Yemekte birarada olmak adettendi..Gün akşam sofrasında erirdi...Ajans dinlenir, herkes yatağına çekilirdi..Eve mutlaka erken gelinirdi..En hovardamız bile bir kadınla, bir erkekle yetinirdi..Yataklarımız o günlerde bu denli belki rahat değildi ama, yanlarımıza batmazdı..Gece bu denli kanatmazdı...
Sahi ne oldu bize ?..Bir perdemi çektiler gözlerimize, neden ateş düştü evimize ?..Artık dualarda konmuyor ellerimize..Kuşlar neden gitti uzak iklimlere, melekler çekildi göklere...
Günaydın der misin anne ! Bak sayıklıyorum yine...
Hayrettin YAZICI
YORUMLAR
biraz yaşlandık mı şair?
içimizin yangının nedeni yaşlanmak değil elbet...çağamı ayak uyduramıyoruz?buda değil...öyle hızlı bir tükenişin içine girmişiz ki yukarıda anlattıklarınızın bir eski zaman filmi olduğunu,siyah beyaz resimlerde kalmış hayatlar olarak algılandığın sananlar olacak elbet...
güzeldi her şey...hemen hemen her şehirde yaşanan ve bir birine benzeyen öykülerimiz var geçmişimizde..Neden...çünkü bu ülkenin kültürü birdi
hayatlarımız az çok bir birine benzerdi...
kulağımıza ezan okuyan dedeleri,zeytin yağlı dolmalar saklayan komşu teyzeyi,sümüğü akan çıplak çocuğu
çok şeyi unuttuk şair...biz aslında hayatı dünlerde unutmuşuz....
çok duygulandım ve taaa memlekete giderek bütün bir hayatı ve hatıraları bir kez daha yaşadım içimde
çokda ihtiyacım varmış doğrusu...minnettar oldum...
yüreğine sağlık
selam ve saygı ile....
Vefalı dost; yaaa! ben orda olmalıyım, o güzelliklere dokunmalıyım, o boş ve çiçekli saksıların camların önüne sıralandığı evlerin olduğu sokaklarda, caddelerde kendi kendime dolanmalı şiir toplamalıyım..! oyalı yazmalarıyla camlardan eğilen o kızlarla arkadaş olup sohbete dalmalıyım..bana ikram ettikleri tavşan kanı çayı sohbet ederken yudumlamalıyım....yaaa ben de orda olmalıyım...özlediğim küpelilere, sardunyalara, cam güzellerine, ıtırlara dokunup koklamalıyım...yağan o yaz yağmurlarında ıslanmalıyım...karlarda yürüyüp yuvarlanmalıyım...hatta bozacıya, salepciye uğrayıp onlardan da tatmalıyım.....yaa bende orda olmalıyım
ne olur adresi yollayın; o yerleri görüp, yaşamalıyım...........
Aşkolsun vefalı dost, aşkolsun size ben hiç sayıklamazdım kendimi bildim bileli! noluyor bana...hay allah üzüm üzüme baka baka kararırmış ya! sonunda beni de sayıklattınız helal olsun valla! aşkolsun vefalı dost, aşkolsun sana...--benim suçum değil anne, benim suçum değil inan nolur yaaa! hep o vefalı dost beni daldırdı bu hayal alemine...ben de ne yaptığımı bilmeden sayıkladım işte! hem sayıklamak suç mu anne..!Ne kadar güzeldi bir bilsen inan sende sayıklardın bizim gibi böyle!!!
Bu ne güzellik, bu ne hoşluk çocukluğumu yaşattınız bana, inanın okumadım yaşadım, hatta o çiçeklerin kokusunu aldım
ne güzel günlermiş diye iç çektim; bugünlere de vallahi hayıflandım...bu kadarını bile yaşamak çok güzeldi; yaşattınız ya, allah razı olsun sizden vefalı dost..o günlere götürdünüz ya..ışınladınız sanki! bu büyük becerinizden dolayı sizi gönülden kutlarım
Hep o günlerle yaşayın ve sayıklayın(ne mahsuru var ki!) bizde okur ve yaşarız,sayıklarız sizinle birlikte inşallah.hep varolun dilerim....
saygılarımla,
güler öz
dağ gülü tarafından 12/25/2008 8:33:03 PM zamanında düzenlenmiştir.
Gün eğilirdi yavaş yavaş, biterdi gün boyu süren telaş... Daha çok çardaklara, kameriyelere, balkonlara, sedir önlerine kurulurdu akşam sofraları, çocukların birer birer sayılırdı adları..Yemekte birarada olmak adettendi..Gün akşam sofrasında erirdi...Ajans dinlenir, herkes yatağına çekilirdi..Eve mutlaka erken gelinirdi..En hovardamız bile bir kadınla, bir erkekle yetinirdi..Yataklarımız o günlerde bu denli belki rahat değildi ama, yanlarımıza batmazdı..Gece bu denli kanatmazdı...
Ben hikaye yazmanın ne zor olduğunu bilirim.
Herkesin tersine hikayede favorim Ahmet Mithat Efendi'dir.
Yenilerde ise Mustafa KUTLU hayranlıkla okuduğum isim.
Sizin tarzınız var hocam ümmî bir tarz ama gerçekten etkileyici bir tarz.Okutuyor kendini,böbürlenmeden yüreğini ortaya koyan ve buyrun işte sizlere amâde diyen bir sesleniş.
Tepkisiz kalmak imkansız.kendini ifade eden bir yazı çok beğendim.Sizin sözünü ettiğiniz dönemlere şahitliğimdendir belki bilemem.Ama ben sizi okumayı seviyorum.
Arı,duru yalın ve anlaşılır ,daha ne olsun.
Hocam siz bu tarz yazmalısın ,mutlaka.
saygılar sundum.