KARINCALAR ARKADAŞIM
KARINCALAR ARKADAŞIM
"Karıncalar" Sevimli yaratıklar... Küçücükler... Yerlerde, cesur, korkusuz onlar. Onlardan insanların çok öğrenecekleri olduğunu düşünürüm.
Paylaşmayı, dayanışmayı, çalışmayı, azla yetinmeyi bilirler. Bir buğday tanecigi, bir yeşil yaprakla yetinirler, sevinçle yuvalarına taşırlar bulduklarını, bütün yaz topladıklarıyla hep kışa hazırlık yaparlar.
Devlerin arasında yaşıyor onlar. Bizlere kim bilir nasıl bakarlar, bir küçük çocuk bile onların gözünde kocaman bir dev gibidir. Ayak altlarında, o bizim hep çiğnediğimiz, horladığımız toprakta. Bizden kat kat fazlalar bu dünyada ama varlar mı, yoklar mı, hiç yaşıyorlar mı? çoğumuz farketmeyiz bile. Kırıklarımızla yetinen masum hayvancıklar.
Onlarda araç gereç yoktur ama engel tanımazlar. Köprüler kurarlar, aşarlar bütün önlerine çıkan engelleri. Etten duvar olurlar, örülürler birbirinin üzerlerine, kimi köprü, kimi bir merdiven olur. Öyle durup birbirinin üzerlerinden geçmesini sağlarlar. Yukarılara tırmanırlar, aşağılara inerler. Akıl dolu sevimli varlıklar.
Kocaman aileleri vardır, birçok kardeş, bir koloni karınca sarılırlar birlikte. Karanlıkta ağlarlar, karanlıkta gülerler. Paylaşımdır dünyaları.
Yuvalarında baharı beklerler. Ah onların o uzun kış uykuları. Aylarca, toprakta dışarıda ayaz, kar, buz onlar sıcacık bir yuva yapmışlar yaşarlar öyle yerin dibinde. Garip, sessiz ama mutlulardır.
Hep umutla yaşarlar, bahar gelecek onlar yine yuvalarından çıkıp yaşamlarını sürdürecekler diye beklerler. Umut onların dünyası.
Kendimi onlarla özdeşleştiririm ben. Onlar baharı beklerler. Ben de senede bir memleketime gelip eşime dostuma, o hep gözümde tüten vatanıma kavuşacağım diye beklerim. Dağlarını, denizlerini özlerim. O, caminin önünde yaşlı dedelerle sohbet etmesini severim. Sonra, nerede olsa insanlara güler yüzle davranır, onlara adeta ’sizi seviyorum’ dercesine bakarım. Onlar bilmezler tabii ki. Benim yüreğimdeki hasreti, onları ne kadar çok sevdiklerimi. Normal olamayan bir durum hasıl olur bazen. Kim bilir belki de;
" Bu adam ne böyle, deli mi ne!" derler.
Hiç ayırmadan aynı güneşin insanlara baktığı gibi bakmak istedim hep. Bir fakir, ya da zengin benim için değişmedi. İnsanı maddeyle değil hep mânâ ile değerlendirdim.
İçim içime sığmaz, uçacağım sanarım. Bölünmem lazım; oraya gideyim, buraya gideyim, onu görmem lazım, buna gitmem lazım der dururum. Heyecan sarar her yanımı. Uyku uyuyamam. Eşimi dostumu bir kez göreyim diye koşturur dururum.
" Gurbet kuşu uçma zamanın " der, sonra yine dönerim gurbet ellere. Kimi gördüysem, ne yapabildiysem kâr sayarım. Sonra; " yine seneye, kısmet " derim. "Kim öle kim kala."
Ama ben yine de kendimi şanslı sayarım. Hiç değilse ben karanlıkta değilim. Üzerimde gökyüzü, bulutlar, güneş, ay, yıldızlar var. Bana gülerler hep.
Özgürlüğüme şükrederim. Hep mutlu olurum. Lakin, gurbet işte bazen de insan garip olur. Ondandır bazen böyle hüzün dolu konular işlemelerim. Çünkü hasreti, aşkı, sevdayı çekenler bilir derler.
Yirmi sekiz senedir gurbeti yaşadıysa insan, tabii ki, hüznü de, acıyı da bilir. Hele bir de benim gibi duygusal bir insansa.
Onlar girerler toparağa, aylar sonra tekrar çıkarlar. Yine hayat onlar için çok güzel olur, sevinç dolu olurlar. Yaşam devam eder. Yine gece gündüz demezler çalışırlar durmadan.
Kalplerinde sevgi , saygı vardır. Hiç kötülük bilmezler. Sevimli yaratıklar, güzel yürekli karıncalar. Onlar girer çıkarlar toprağa, işte farkımız bu...
Biz girince bir daha çıkamayız topraktan. O, karanlık yerde öylece kalıveririz...
Ne pencere ne baca
üstümde açar gonca
---
Ne elimiz kalkar...
Ne de dilimiz söyler...
Bizler Allah´ın aciz kullarıyız. Bakmayın siz o büyüklenenlere, böbürlenenlere. Yoksa, pamuk ipliğine bağlıyız bu dünyaya.
İstedim ezilmesinler.
Hep hatırlansınlar, unutulmasınlar.
Sevimli... İyi kalpli yaratıklar... Yaşasın karıncalar.
Fikret Şimşek
YORUMLAR
Sağ elimle yıldızları okşadım
Sol elimle sevdim karıncaları
Ayy bayıldım bu dizelere de.
Benim iki aşkım var: Biri Doğa diğeri Hayvanlar Alemi.
Selamlarımla birlikte yolluyorum esenlik dileklerimi.
_ZERRE_
Daha bir anlamli olucak .
Cünkü orda belli olmuyor dize neden öyle yazildi .
Semazenlerin elleri o sekil dönüyorlar ya ;
http://www.edebiyatdefteri.com/siir/118481/sema.html
sevgimle.
Karıncalar...
"Benim bir karıncaya bile ulu nazarım vardır"
Bu "söz" bile ne büyük bir ders ve ibrettir aleme oysa...
Ömrünüze bereket.
_ZERRE_
Cok tesekkürler Devrim hanim .
Yillar öncesine gittim sayenizde .
Bir siirimde söyle yazmisim ;
Sağ elimle yıldızları okşadım
Sol elimle sevdim karıncaları
Paylasmak istedim .
Sevgimle.
" Gurbet kuşu uçma zamanın " der, sonra yine dönerim gurbet ellere. Kimi gördüysem, ne yapabildiysem kâr sayarım. Sonra; " yine seneye, kısmet " derim. "Kim öle kim kala."
.........................................................................
Gerçekten duygusal bir insansınız;gurbetelde olmak bunu bir kat daha perçinliyor mutlaka...-Gelip de görmemek var, gidip de dönmemek var ...Her yolculukta yaşar insan eminim bu duyguyu !Kolay gelsin !
Şaban Aktaş tarafından 7/7/2008 2:51:54 PM zamanında düzenlenmiştir.
Özgürlüğüme şükrederim. Hep mutlu olurum. Lakin, gurbet işte bazen de insan garip olur. Ondandır bazen böyle hüzün dolu konular işlemelerim. Çünkü hasreti, aşkı, sevdayı çekenler bilir derler.
............................
yazdıklarımız, içimizin aynası...daha bir yakından tanır oluyoruz yazılanlarla ...
güzeldi zerre...yazmak güzel...okumak güzel..okuduklarımızla sizi tanımak güzel...dostça kalınız.
Sevimli ... İyi kalpli yaratıklar ... Yaşasın karıncalar
.........
Ve bizler aciz kullar!
Koparmayın pamuk ipliğimi!
böbürlenenler mi?
cahilliklerinden dünyanın ışıltısı boyamış gözlerini
ve bir kaç kişi işte övdüyse artık tutmayınız onları
"vayyyy be ben ney mişim" derler kendilerine
"hangi güzel yüz toprak olmadı
hangi güzel göz yere akmadı"
Umut hepimizin ekmeği!
Kutlarım insanca bir yazı
sevgimle can
alaz tarafından 3/12/2007 11:19:15 AM zamanında düzenlenmiştir.
Duygusal bir kalemden Çok güzel bir yazı okudum...
Kıbrısta Askerken bahçede çekirdek yerdim ve kabuklarına üşüşürdü karıncalar...Hepsi boş da olsa taşırlardı yuvalarına vardı elbet bir bildikleri.Ben onlara dayanamaz,çekirdek içlerini taşla ezer bırakırdım yuvalarına yiyebilecekleri birşeyler götürebilsinler diye...
O günleri yaşadım yeniden...Teşekkürler...Selam ve Saygımla....