- 183 Okunma
- 6 Yorum
- 5 Beğeni
Ölümsüz bir aşk Mona Rosa
Merhum şair Sezai Karakoç, Ankara üniversitesi son sınıfta okumaktadır.Aynı sınıfta okuyan bir kıza aşıktır ama bir türlü ona açılamaz.Birlikte okudukları bir arkadaşı daha vardır.Bu kişi, fikirleri, hayat felsefeleri, dünya görüşleri kendisiyle taban tabana zıt olan Cemal Süreyadır.Bu ikilinin dostlukları hiç bitmeyecek, hatta ikisi de tanınmış birer şair olduklarında bile kopmayacak, birbirlerine şiirler yazıp medhiyeler düzeceklerdir.
Sezai Karakoç bir gün ders arasında Cemal Süreya’ya durumu anlatır ve hiç kimseye, özellikle de kızın kendisine bundan bahsetmemesi için ricada bulunur.Cemal Süreya söz verir ama dayanamayıp ortak arkadaşları olan kıza meseleyi açar.Kız bundan hiç hoşlanmaz epeyce de öfkelenir.
Cemal Süreya, Sezai Karakoç’a gelerek kızın kendisini istemediğini belirtir.İki yıkımı birden yaşar Sezai Karakoç.Biri Cemal Süreya sözünü tutmadığı, diğeri kız tarafından reddedildiği için.Arkadaşına çok kızsa da onu affeder.
Mezuniyet günü gelmiştir.Diploma töreninde, isteyen öğrenciler sırayla söz alıp kısa konuşmalar yaparlar. Sezai Karakoç da söz alır, sahneye çıkar, cebinden bir kağıt çıkarır ve Mona Roza şiirini okur.Şiirin muhatabı kız ailesiyle birlikte salondadır.Şiirin kendisine yazıldığını anlar ama hiç renk vermez.
Sezai Karakoç okul bittikten sonra birkaç girişimde daha bulunur ama kızdan olumlu bir yanıt alamaz.Zaten kız bir süre sonra başka biriyle evlenir ve Amerika ya yerleşir.
Kız evlenmeden önce Sakarya Geyve de ailesiyle yaşamaktadır.Sezai Karakoç sevdiğiyle aynı havayı solumak için, oturduğu yere çok uzak olmasına rağmen yıllarca Geyve ye gider gelir.Geyvenin yollarında dolaşır, parklarında oturur.İlerleyen yıllarda zar zor biriktirdiği parayla Geyveden ufak bir ev satın alır ve orada yaşamaya başlar.
Şairlik hayatı boyunca bütün aşk şiirlerini ona yazar.Ama sevdiği kadın artık evli barklı, çoluk çocuk sahibi olduğundan, ona laf gelmesin, leke sürülmesin diye ismini hiçbir zaman hiçbir yerde telaffuz etmez.
Ona olan aşkı öylesine büyüktür ki, kalbine bir daha başkasını koyamaz, hiç evlenmez ve bekar bir insan olarak ömrünü tamamlar.
Ne dersiniz, aşk adına bolca ahkam kesip, ağdalı şiirler yazarken, biraz kendimizden utanmalıyız galiba.
Henüz yirmi yaşında, çiçeği burnunda toy bir şairken kaleme aldığı şiiri, hatırlatma babında buraya ekliyorum.Ruhu şad olsun.
Mona Roza
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
Geyve’nin gülleri ve beyaz yatak.
Kanadı kırık kuş merhamet ister.
Ah senin yüzünden kana batacak.
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
Ulur aya karşı kirli çakallar,
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa.
Mona Rosa bugün bende bir hal var.
Yağmur iğri iğri düşer toprağa,
Ulur aya karşı kirli çakallar.
Açma pencereni perdeleri çek,
Mona Rosa seni görmemeliyim.
Bir bakışın ölmem için yetecek.
Anla Mona Rosa ben öteliyim.
Açma pencereni perdeleri çek.
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi,
Bende çıkar güneş aydınlığına.
Bir nişan yüzüğü bir kapı sesi.
Seni hatırlatır her zaman bana.
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi.
Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur.
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar,
Işıksız ruhumu sallar da durur.
Zambaklar en ıssız yerlerde açar.
Ellerin, ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi.
Ellerinden belli olur bir kadın,
Denizin dibinde geziyor gibi.
Ellerin, ellerin ve parmakların.
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona.
Saat onikidir söndü lambalar
Uyu da turnalar girsin rüyana,
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar.
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona.
Akşamları gelir incir kuşları,
Konarlar bahçemin incirlerine.
Kiminin rengi ak kiminin sarı.
Ah beni vursalar bir kuş yerine.
Akşamları gelir incir kuşları.
Ki ben Mona Rosa bulurum seni
İncir kuşlarının bakışlarında.
Hayatla doldurur bu boş yelkeni.
O masum bakışların su kenarında.
Ki ben Mona Rosa bulurum seni.
Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.
Henüz dinlemedin benden türküler.
Benim aşkım uymaz öyle her saza.
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler.
Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.
Artık inan bana muhacir kızı,
Dinle ve kabul et itirafımı.
Bir soğuk, bir mavi, bir garip sızı
Alev alev sardı her tarafımı.
Artık inan bana muhacir kızı.
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak,
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış.
Bir gün gözlerimin ta içine bak
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış.
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak.
Altın bilezikler o kokulu ten
Cevap versin bu kuş tüyüne.
Bir tüy ki can verir gülümsesen,
Bir tüy ki kapalı geceye güne.
Altın bilezikler o kokulu ten.
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
Geyve’nin gülleri ve beyaz yatak.
Kanadı kırık kuş merhamet ister,
Ah senin yüzünden kana batacak.
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
Sezai Karakoç.
YORUMLAR
Rahmetli Sezai Karakoç tan bakiye.
Söylenecek çok şey var.
Biz Şiir deriz.
Kimi yaşamlara aynadır.
Allâh gani gani rahmet eylesin.
Nur içinde yatsın.
Çok saygımla Üstadım
Çok saygımla
Güz yorgunu
Bir aşk red yemişse
Şiir yazmak divane olmak dövünmek çok büyük acizlik örneği olur
İnsanda da bir onur olmalı
Devam eden ısrarın bi nevi taciz etmekten farkı nedir? En azından bana göre çok yanlış
Böylelerine uyuz oluyorum
Tokatın yaş meşesi ile dövesim geliyor 😁
Bu konuda espri yapıyorum gibi de algılama olmasın lütfen
Saygılar selamlar tebrikler
Güz yorgunu
MÜSLÜM BAYRAM
Ancak benim bahsettiğim şey bu değil gerçekten
Platatonik olarak kalması lazım
Tutuyor geyvelere meyvelere taşınıyor şair
Bu yaşayan kişiye ve aileye de çok büyük saygısızlık
Çok sinir bozucu şeyler gerçekten
Bana ters
Eyvallah
İyi akşamlar diliyorum