çaput bağladım dilek ağaçlarına
olmayacak olan, olsun diye nar çatlattım
haber saldım yedi kıta, cümle denize
kurşun döktüm kem göze
ziyaret olmuş türbelerde tütsü yaktım
üç vakte kabul olur dileğim
güller budandıkça çoğalır…
benim umutla gürleşir teleğim

gölge olup sızacağım barikatlardan
kalkan olup korunacağım kılıçlardan
tül kanatlarım yana yana ateşin kalbinden geçeceğim
bir mızrak gibi dimdik
erkekçe
boynum kıldan ince diyeceğim aşka
yurdum bildiğim gözlerinde öleceğim

ölüme de, sürgüne de eyvallah

varsın nesli tükenmiş acılar çekeyim
varsın kurşunlar öpsün iki kaşımın arasından
korkutmuyor beni ne darağacı, ne zindan
gelsin kıyamet
yıkılsın alem-i cihan

kurşun işlemez göğsüme
ateşe atsanız yanmam
kaç pusudan sağ çıktım
şerbetlidir benim sevdam

kurtlar gibi uluyun, yılanlar gibi tıslayın
hasedinizden çatır çatır çatlayın

kumdan saraylar kurdum ben ona Taç mahal, i kıskandıran
hediyeler aldım İskenderiye, den, Bağdat, tan, Şam, dan
ayak bileğine gümüş hal hal takacağım
kelebek dokunuşlarla çözeceğim aşkın düğmesini
tılsımlı gömlekler gibi sarıp sarmalayıp
ak ellerine kara kına yakacağım

sönecek kandiller
kuzey ışıklarıyla kamaşacak gözlerim
yer ile yeksan olacak örtüler
muson yağmurlarıyla yıkanacak tenim

demem o ki…

sizin olsun dünya
sizin olsun somun

celladımla sevişeceğim
siz gözlerinizi yumun