1.4.2017 10:37:29
Yolda rastladığı mutluluk ötesi panorama
Ölüm girdabı gibi yansıyordu yitik adama
İki aile, dört çocuk;
Kahkahaları bile ölüm kokuyordu onun bitik tarafına,
Ona göre çoktu bu kadarlık mutlu manzara !...
Umutları uzak kalmıştı adamın öylesi mutluluğa
Önce çok sevdiği ilk aşkı olan ilk eşi
Sonra ilk aşkından iki çocuk ki, canı gibi sevdiği
Kurtulamamışlardı deprem gazabından hiç biri !
Borç batağıyla denize gömülen bir iş yeri,
Ve bir de vücudunu terk edip giden ayağının diğeri
Deprem de hepsi, ama hepsi üst üste gelmişti…
Altüst ediyordu eze eze yüreğini,
Gözüne çarpan yabancı mutlulukların hepsi.
Ölen mutluluklarını hatırlatıyordu mutlu yüzler kendine,
Dayanamazdı bu denli göreceli olunca
Ve kaçtı o gördüğü mutluluklardan topallaya topallaya
Küçük bir ormanın güneş öksüzü karanlıklarına…
Adam yapayalnızdı, kimse yoktu
Yüreğinde ki hıçkırıklarla kol kola dolaşıyordu
Aniden bardaktan boşalırcasına
Gözleri yanaklarına yağmaya koyuldu !
Gülüverdi arkasından anlamsızca
Kronik mutsuzluğu ona kan öksürtüp duruyordu !…
Katil duyguların kıskacındaydı belli ki adam !
Yürüyordu topalsı makamlar fısıldarken ayaklarından
Tanrı terk etti diye düşünüyordu galiba kendini
Bölüp çıkarıyordu bugününden dününü
İki ayrı kişilik oluşmuştu onun içinde
Yüreği sırılsıklam olanıydı biri,
Yüzü gizemce güleniydi diğeri !…
Ana baba günündü ruhunun kapsam alanı
Çok mağlubiyetlerin galibiyet açlığı,
Az galibiyetlerini çoktan yemiş bitirmişti
Derinlerine sızmıştı açlık birikintileri
Su kaçırıyordu ömrünün köhne teknesi !…
Bir ıhlamur ağacı altına oturdu
Bin bir türlü acıların meydan savaşını yaşıyordu
Ormandan çıt çıkmıyordu
Uzandı adeta bir fısıltı gibi yere
Gri bir kahır örtüsü yapıştı hemen ölüm gibi üzerine
En büyük acıların kara pençesinde
İtişip kakışacaktı adam ölüm elçisi gelince!...
Gözlerini dünyaya bir açıp, bilinmeyenli yıllara kapadı
Hayata nihai solukluk bir selam çaktı
Canının finişinden sonra o sonsuza uçacaktı
Bir çırpınıp sonra terki diyara doğru kanat açtı
Varlığını uğursuz bir rüzgarın peşine taktı.
Yorgun bir iç savaşın yenilgisiyle eskimişti,
Can biten elinden bir ilaç kutusu yuvarlanıverdi !!!...
Vakit bilinmez niceydi
Ruhların sonsuzluklara uçtuğu nankör bir geceydi !
Adamın dumanlı cesedi üzerine yapraklar üşüşmüştü
O şu an, hiç olamadığı kadar dingindi
Geniş yapraklar onun etrafını bir çelenk gibi çevirdi...
Bu ilk sevişme anı olmuştu adamın ölümle !
Kavuşmuştu arzu ettiği sevdiklerine…
Diş gıcırdatıyordu ay ışığı sonsuz bir öfke seliyle,
Solgun dallar arasından aydınlıklarını hızla çakarken yere.
Yıldızlarsa, ha bire kayıyorlardı kan ter içinde !
Yetişmek için bu bahtsız cenaze törenine !…
Alıp götürdüler adamın ruhunu sonra hep birlikte
Bırakmamışlardı o’nun ölüsünü kaderin kancık ellerine
Dünyada ki bütün acılardan ve sevgilerden nikah atıp,
Kendini biriktirmiş olarak böylesi bir evliliğe,
Çekip gitmişti adamın ruhu ölümünün düğününe !!!...
İ.HAKKI GÜRCANOK
ŞİLE