15.7.2018 10:57:08
Nefesindi odamı nilüfer kokusu gibi dolduran
belki de gecenin adıydı
"zifiri karanlıklarda düğümler"
gözlerindi pencerimi ay'ın gözlerine prangalayan
soluklarındı aramızdaki ateşi ortaya çıkartan
tenime dokunuşlarındı sanki saba rüzgarı gibi esen
yüzündü düşlerimde görmek istediğim tek şey
ellerim ağlamaklı parmaklarım sana mahkum
seni yazıyordu ilmek ilmek gözyaşlarım
yokluğunla sancıyordu şimdiye kadar hiç sancımayan yüreğim
kirpiklerimin arasına yerleşiyordu yalnızlık
zevalin geldiğinde başıma
sensizlik korkularım artıyor
öylece beklemek için susturuyordum kalbimi
yüzünde seyrediyorumdum hüzn-ü alemi
koca bir sessizlik yaşıyordu içimdeki sensizlik
sefil kaldırım taşlarını çizerken bakışlarım
bana arkadaş görünürdü
feri gitmiş sisli sokak lambaları
dört gözle beklerken kiraz mevsiminin beyaz çiçeklerini
eriyip çamurlara bulaşıyordu
eteğimden dökülen çakıl taşları
gözüme değen herşey bana yabancılaşırken
içime hüzünle doğan güneşi uğurluyordum kendimden
sensizlikle boğuşan yürek şehrim ayazlarda üşürken
bahar gözlerinden dökülüyordu hazan yağmurları
bir damla yağmura muhtaçken
yalnızlık sokuluyordu damarlarıma
ben hala sarmaşık gibi dallarına sarılarak uzanıyorken sana
içimdeki sessizliğin vurgunuyla her şafak vakti
hiç alışamadığım hiç tanımadığım bu izbe şehirde
bir ateş yığıntısının sahilinde dalga vuran taşlara oturup
sana varmaya çalışıyordum naif soluklarımla
güneş doğup vurdu mu ısısı çatılardaki çiylere
gökyüzünün sancıları değerdi cam göbeği gözlerine
ve eylül gelip hazan düşen şarapla içerken beni
sen diye sızlanır dururdu duvarlara vuran siluetim
yavaş yavaş yalnızlığa alışırken gözlerim
uçuramadığımız uçurtmaların kanatlarına yapışırdı
soluklarımla sana gönderdiğim ruhum
ve son bulacak
böyle sensiz sessizce geçen
bu ömür
bu hayat
bu gözlerim seninle solacak
bu yürek seninle eriyecek
seninle bitecek....
10.10.2014
Bülent ARI/GAZİANTEP