Bugün yalanıyla talanıyla yanında yer alanıyla
akbaba kanadıyla uçup ganimetlere konanıyla
kimi davul dümbelek kimi hoş nağmeli kavalıyla,
kimi güneşe çamur balçık çalanı ,kimi çanak çömlek
yalayanıyla önlerini görmeyip hazır nimetin kıymetini
bilmeyip hala mazinin kül olmuş mazı ateşi hayaliyle
yananlarıyla dünya adalet arenasında sınıfta kalanıyla

Yarın kaçan kaçtı uçan uçtu olduğunda geride kalanıyla
yanında hiç olmamış hiç bir şey dememiş yememiş içmemiş
sütten çıkmış şimşir ağacından birer kaşık nemalarıyla
kaldığında gerçeği göreceği ama güneşin ufku aşmış olup
kendilerinin tavuk karanlığı olduklarını yaz Ahmet’im!!

Dünya dediğin değirmen taşı misali dönüp duran değil
durmadan hep aynı yöne dönen, nizamı, mizanı fenn-i
İlahisi gereği tersine dönüşü olmayan yuvarlak bir küredir
defteri dürülse de fizana sürülse de zindanlarda çürütülse de
Galieo’nun dedi gibi dönmeye devam eder çark-ı feleği alemin

Bilinmez mi ki ne Fizan'ımız kaldı ne başımızda aklı izanımız
yedi kat yer altında kalsak da sarılmayalım masalların arabına
hala doymadık mı dizgini batı devlerin elinde olan atından
Yediğimiz, yemekte olduğumuz tekme üstüne çifte tekme
-- A r ş i v --