26.6.2025 04:29:26
Diyarbakır’ım
Sokaklarında büyüdüm Diyarbakır,
Koştum, yere düştüm...
Dizim kanadı, ama ağlayamadım.
Bağlarında üzüm topladım,
Yanık Köşk’ten Göçmenler’e yürüdüm.
Kana kana su içtim istasyonda,
Ama Dicle’de hiç yüzemedim.
Karaçay’da akan su
Beni alır götürür diye
O günden beri korkarım
Akıp giden her sudan.
Çocuktum, severdim yürümeyi —
Spor olsun diye değil, fukaralıktan.
Bağlardan Balıkçılarbaşı’na çok yürüdüm.
Melik Ahmet’e dua ettim,
Ulu Cami’de güneş saatini
Anlamaya çalıştım.
Çarşıda Şevuti’de dolaşırdım,
Dağkapı’ya, Nebi Camii’ne uğrardım.
Oradan Hz. Süleyman Camii’ne varır,
Fis Kaya’dan Dicle’yi izlerdim.
Hasan Paşa Hanı’nda eskiler satılırdı,
Korkar, uzaktan bakardım.
En çok da Deliler Hanı'ndan —
İsminden bile çekinirdim.
Hançepek’te akraba ziyaretine giderdim,
Çocuktum, korku nedir bilmezdim.
Mardin Kapı’dan Hevsel Bahçeleri’ni seyrederdim,
Yine yürürdüm On Gözlü’ye.
Orada, Suzan Suzi’yi söylerdim içimden.
Bedri Ayseli’nin yanık sesi,
Ahmet Kaya’nın isyanı,
Ahmet Arif’in
“Hasretinden prangalar eskittiği” şehir…
Benim Diyarbakır’ım,
Benim çocukluğum,
Benim anılarım.
Gazi Köşkü’ne gidince yüzerdim havuzunda,
Mardin Kapı’dan çıkar,
Surlarına tırmanırdım:
Yedi Kardeş, Keçi Burcu, Urfa Kapı,
Çift Kapı — adım adım dolaşırdım.
Ofis uzak, zengin bir diyardı,
Sadece izlerdim yüksek binalarını.
Kütüphanede sıra beklerdim ders çalışmak için.
Bağlar’la Ofis’i ayıran raylarda yürürdüm.
Alt geçitten geçip Ofis’e uzanırdık,
Çocuktuk, yarışırdık:
“Kim daha uzun yürür rayların üstünde?”
Bekçiler kovalar,
Biz yine kaçamazdık hayalimizden.
Seyit Baba’da piknikçileri izlerdik,
Acıkınca dikenli ot yerdik.
Şeytan Pazarı'ndan meyve alırdık.
Fakirdik...
Ama mutluyduk.
Bütün caddeleri tanırdık,
Onlar da bizi.
Ne çok şey yaşadım,
Ne çok özlemişim —
Duyuyorum...
Adının geçtiği her şiirde yutkundum,
Gözlerim doldu...
Ama ağlayamadım.
Senden uzakta büyüdüm belki,
Ama
Surların gibi dimdik durdum.
Ah, kimseye anlatamam...
Seni ne çok özledim
Diyarbakır’ım...
Memleketim.
Evim.
Eyyüp Balta