AKŞAM GÜNEŞİ...
22.4.2019 16:40:04
Hangi sunum?
Hangi lahit?
Hangi tasada saklı yankısı ömrün
Vaveylası kayıp ruhun göğe attığı çalım
Yarım skalasında öğretilerin
Bir mağlubiyet
Pişkin imgelerden taşan hakimiyet
Kayıp kayıp uzaklara
Defolu yalnızlığın bekası ısrarla.
Dem vurduğun İlahi bir sancı
Aşkın doğurganlığında
Teneffüs edebildiğin her yarım dalya
Öykünen bir mahcubiyet vurmuşken yüzüne
Akşam güneşinde aldatılmış bir güzellik
Koyuverdiğin her nidanın yürek burkan mirası:
Doğasında hayatın ölümle dansı belki de
Frakı kayıp mısraların telaşlı yolculuğu.
Kaportası çöken şiirin uzantısı:
Bulutlardan da hafif bir tını
Duyulmazlığın ç/ağrısında vuku bulan
Israrcı bir şarkı
Kaçkın yürek Kerbelası özlemin
Deşifre ettiğin her manivela
Öğretilerin kabulü
Çöken omuzlarında yasın
Yasa gereği taşkın mizacın infazı.
Şimdi şehla bir düş’e kurban verip
Yetim hecelerin kırıp da inadını
Bakracında yüreğin solan güneşin
Son ricası belki de kaykılmışlığın icabeti
Ömrü tek geçen hangi hüzün bulutu ise
Seyrine doyamadığın yanılgıların
Belki de alıntı mahiyetinde sanrı sandığında
Beynamaz kanaviçelerin süt liman yalnızlığı.
Ölümü karan,
Yüreği kürekleyen
Don’u iç burkan bir mersiye
Baş koyup düşüp de yollara
Bir elin parmağında binlerce hece iç içe.
Savrulan bir feryat kadar ayyuka çıkan
Refüze edilesi mizansende kayıtlı mizacın
Ölümün acısı düşmüşken döşüne.
Yeni bir yangın alırken nöbeti geceden
İflah olmaz da hani:
Yersiz yurtsuz bir hezeyandan arda kalan
Son saniye ölümün vuku bulduğu
Anlık bir hadise.