21.3.2019 10:54:21
[ italik ][ikiyanayasla]
Yuva
gelişimiz seyrek olmasa da,
hep bir kaygı yeşerirdi göğüs kafesimizde
yaşlı ve ıssızda olmaları mıydı
bu yürek çarpıntılarımızın sebebi acaba
vadinin ortasında toprak damlı bir ev
başı her daim göklerde gamlı bir baca
duman tütüyorsa bilirdik ki her şey yolunda
ocak başında bekleyen çorba tenceresi
hiç çaysız kalmayan mavi çaydanlık
emaye tencerede kapalı bardak kaşık
ocakta kütükleri yan yana cıtırdar
çıngı yanığı yastığa yaslanmış baba
yastığın kenarına iliştirilmiş tabaka
iç bayıltan is ve sigara kokusu
hep böyleydi evimizin kokusu babam sağ iken
ona özenmiş olmalıydı beş kardeşten dördümüz
ilk sigaraya başlarken, anam kahve tiryakisiydi
anlardı saf mı karışık mı ilk yudumda tadından
dağlarda gül biter mi
bitermiş, her yan gül bahçesiymiş
her yan mutluluk, doğallık saflık
kurdu, kuşu ne güzelmiş meğer
tozundan kaçtığımız çınar ağacı
kışın seli sele katan dere,
kökünün yarısı açıkta kalan söğüt
zakkum, püren ve karağan çalıları
var mıydınız, nerelerdesiniz şimdi
hepsi bir yana, o tarifsiz yer cennet miydi
Ana-baba, ille de ana kokusu
ev miydi, yuva mı, şimdi anlıyorum
sönmeden tüten baca, yanan ocak
aştı, ekmekti, sevgiydi her köşe bucak
20 mart 2019-Hatice Ak