4.1.2019 22:48:35
köpek öldüren şarap tadında başlamasaydı gün
can çekişir gibi inlemeseydi rüzgar
sürmeyecektim nadasa bıraktığım o kan tarlasını
kana susamış vampirler gibi dudaklarımı ısırıp…
hoyratça karalamayacaktım bakir kağıtların beyazlığını
sana bu gün şiir yazmayacaktım
perdenin arasından sızan güneş, dokunmasaydı yüzüme
tıpkı ellerin gibi…
simit almaya gittiğimde fırına
her tabelada senin adın yazmasaydı
içtiğim çaylar Rakı gibi kokmasaydı
domates doğrarken kestiğim parmağımdan
ığıl ığıl senin sıcaklığın akmasaydı
sana bu gün şiir yazmayacaktım
bu gün…hiç değilse bu gün
kanlı bir pençe gibi göğsümü didiklemeseydi pişmanlıklarım, keşkelerim
bu frengili şehrin kirli mazgallarından kan olup akmayacaktım
balkondan silkelenen halı tozu gibi dolmasaydı odama anıların tozu
naftalinli yokluğunun örtüsünü kaldırmayacaktım
hiç değilse bu gün, gelmeseydin aklıma
o netameli köşkün, gıcırdayan kapısını açmayacaktım
Neşet Ertaş,ın havalandırdığı yanık bir bozlak
belki Karacaoğlan, belki Emrah,tan kalma
eğri bir hançer gibi sokulmasaydı böğrüme
incitmekten korkarcasına yağmasaydı yağmur
parmakları sigara sarısı, bilekleri jilet yarası
iki yağmur kaçağı…
melek resmi çizmeseydi buğulu camlara
ve nesli tükenmiş bir imge gibi düşmeseydi her damla
sana bugün şiir yazmayacaktım