20.3.2018 18:53:32
Musiki; ruhun gıdası, garibin derd-i ilacı,
Dinlerken bestesini, erir giderim kaskatı,
Duyulur içlerde güftesi, her dem zamanda
Nasip, kısmet, anlamak zor, bu akışta.
Bir Asiye’m var, dili; şerbetler döken Huri
Saçlar başak sarısı, gözlerse; yakan mavi
Havaya yayılan kokusu, sanki; bal böceği
Lakin varılmaz tadına, görmeden vecdini.
Fani dünyaya gelip, başıboş eylenmişim
Bahtımın kapandığını, yeni fark etmişim
Neden sanki önceden tanımamışım
İnsanoğlu bu, sonradan farkını varmışım.
Yıllardır sürüp giden bir kaybolma çabasıyım
Sevda kavgası veren, Mecnun ile Ferhat’ım
Arar izini dururum, tozlu raflarda kaybolur
Haddimin safhasındaki, çizgiye vurulurum
Kavga dövüş yazmaz ki, bu gönül sayfasında
Düsturumuz aşktır bizim, merhamet burada
Bir ömür boyu yollarda, didinip dururuz da
Ancak dizleri dövmektir, aşikar satırlarda.
Kendisi hoş ve zarif, ne önemi var bende dervişim
Tut ki Yusuf olmuşum, yüz vermeyecekmişim
Derim ki her zaman çalış, dinle, ağla ve anla
Sakın korkma düşmekten, olsun başın dik, gözün kara.
Sofralar açıktır, hem dem bütün insanlığa
İhtişamı yıldızdır, kaldı ki sadece bana
Neden yapar ki Rabbim, senin aciz kuluna
Başı göğe mi erecek, sürekli nazlanınca.
Hasret denen gözyaşları akar birer birer gözlerinden
Neden incittiler ki seni, anlayamadım sözlerinden
Ayrılık acısı ne de çabuk geliverdi , imdat eyler Mevla
Tasalanma, yakındır gelişim, Cennet kokan diyarına.