irtifa...
15.12.2017 23:51:04
[ italik ][ikiyanayasla]
ibadete hasret mabed gibiyim
ne gelen var ne kılan
namzet seyirlerin şehri gibiyim
uçurumdan yıkılan...
ayini unutulmuş kilise kadar sessiz
değiştirilmiş incildi inancı
binlerce yalan söyledi belki
seve seve inandı
yahut bir mücevher gömülüyor bağrında
çığlıkları babilden duyulan
kesilen başların sökülen yüreklerin feryadı
kulağında pelesenk
inanmıyorum yazdığıma
yaşıyorum...
hayır
hayır
sanırım ölüyorum...
hakikat çerçevesi
kıyısında yürüdüğün kıyamet
seni uçurumdan iterken ki o tablo
ölümsüzlüğü oluşturan bir anı
en çok ölümlü yanı
içinde binlerce istekler var
bir bir iplerini bıraktığın
seni alıp kurtarır gibi
girdabin içine gömen...
sahi samimi bir cellat
ne kadar aşk adamı olabilir ki
sus şimdi
dinle dilin nabzını
celladına aşık bir asrın
tükenmişliğinde seviştiğin binlerce acı
ben bir ruhun tabibiyken
en cinayetli saatlerini karanlık
karanlıkları saklayan vecdin
ölme deyip duruyorsun ya hani
ben ölmüyorum
öldükçe çoğalıyor
içimdeki benleri
içinde ki senleri
bir bir toprağa gömüyorum...
lisanım akrep zehri
muhabbeti bir girdap
insanım biraz belki
başka bir yanım harap
şahidim benliğime
failim senligime
bir yanım fevci belki
başka bir yanım serap
bir kadınım bir erkek
biraz cesur çok ürkek
bir anayım buna ek
bir yanım sair baba...
ben bir mermer kapıyım
zorlama ile anmaz
ben bir eriyen hanım
hiç bir zaman yıkılmaz...
hanların da bağlıdır
başıboş binler atım
ben ki yürüyen toprak
ben ki bir ince katım...
mahşerde sorgu sual
geçilmeyen sıratım
arasatta liyaki
güz görmeyen fıratım...
binlerce nemrut beni
benliğinde kaybetti
ulaşılmaz dağlarım
en ukala sanatım...
en gaddar kelimeler
acımasızca geçer
içimde binlerce ben
her biri şerden geçer...
sırrın zehri acıdır
anlayan serden geçer
anlamayan bedenin
o pis suyunu içer...
zatında şuur bilmez
kalem denilen o kör
başladığı her nokta
her bir satırı nankör...
saat vurur geceyi
saydırmaz bin heceyi
ben asil bir yokluğum
varlıksız bir peçeyim...
nereye sığar bu yük
zerre küreden büyük...
can-i