12.3.2018 16:26:04
İncecik bir dağ rüzgarı, geçit vermeyen bir nehir öyküsüydün sen
Gözlerinde, yedi göllerin yedi rengi
Su şıpırtısı gibi esmerliğin dökülürdü çeşmelerden
Kıl çadırları aydınlatırdı güzelliğin
Hiç duyulmamış bir bozkır türküsüydü sesin
Ne zaman duymuşum sesini
Başka seslere sağır olmuşum Yasemen
O gece… Kavlime sadık kalmışım
Sen gel demişin, iki elim kanda gelmişim
Bir gölge gibi karanlığın ciğerine saklanıp
Bir kuş tüyü gibi usulca yatağına konmuşum
Uzanıp tenin tenha kıyısına, hamayıl açar gibi açmışım düğmelerini
Destanlar okumuşum namahrem tenine, ilyada,dan, odesa,dan
Bağbozumu gülüşünü heybeme doldurup
Ay ışığı uyurken, kuş olup koynundan uçmuşum Yasemen
Dağı taşı sarmış izci köpeklerin vaveylası
Dört bir yanda kara libas giymiş cellatlar izimi sürmüş
Eşkalim belli, adresim belirsizmiş
Ateş yakmamışım, ses etmemişim
Su içmişim ürkek güvercin gibi
Faka basmamışım!
En yaklaştıkları anda bir kaya kovuğuna pısmışım
Hırçın koyaklarda ne tuzaklar kurulmuş yollarıma
Bütün kancık pusuları bozmuşum Yasemen
Gel gör ki… İspiyon yemişim!
Üç kuruşa satılmışım!
Zebaniler çullanmış üstüme, zindanlara düşmüşüm
Falakaya yatmışım!
Cop yemişim!
Beton duvarlara kan kusmuşum
Boncuk boncuk terlemişim çapraz sorguda
Susmuşum!
Senin adını dememişim Yasemen
Kaç çiğdem zamanı eskitmişim dört duvar arasında
Hırçın voltalar bitirmiş, sabırlı tespihler koparmışım
Gözlerim kan deryası
Belki haftalarca uyumamışım
Zemherilerde isli lambalarla ısınmışım
Ateş çemberinde akrepler gibi
Bir senin mektuplarından medet ummuşum Yasemen
Ne zaman bir çentik atsam duvara
Kaldırıp başımı gökyüzüne bakmışım
Andolsun… Bir gökyüzünü, birde seni çok sevmişim
Ne zamanki mektupların kesilmiş
Ve duymuşumki… Sen gelin olmuşun!
Oyy ben ölem…!
Vazgeçmişim gün saymaktan
Çığlığım Mavzer olup patlamış zindanlarda
Yumruğumla taş duvarları kanatmışım Yasemen