22.3.2019 17:52:35
dün gibi hatırlıyorum
asık suratlı bir cinnet bağdaş kurmuştu içimize
buluşmaya giden iki sevgili değil
kasaba meydanında vuruşmaya giden iki silahşor dük
çizmelerimiz de öfke şakırtısı
pire için yorgan yakmaya bahane arıyorduk
su katılmamış rakı gibi sert tik
yokuşa sürülüydü atlarımız
cebimizde hazırdı veda cümleleri
fırtına bulutu gibi çatılmıştı kaşlarımız
ölüm kusmaya yeminli iki namlu ağzıydı bakışların
kutusundan yeni çıkmış bir Smith Wesson kadar asil ve mağrur
bir o kadar soğuk ve ölümcül dün
bir çöl meleği gibi sürme çekmiştin gözlerine
tırnaklarında kan kırmızı oje…
rüzgarda uçuşurken depresyon topuzu saçların
fazlası ile şık ve zarif tin
bir katile göre…
avına pike yapmış bir şahin gibi çektin silahını
bir kinin var gibi
kırk yıllık düşmanından öç alır gibi
iki el bastın tetiğe
birden kendi kanımın kokusu geldi burnuma
sendeledim…
sanki iki vahşi kartal kondu göğsüme
ilkin inanamadım beni vurduğuna
çatırdayarak kırılan ağaçlar gibi düşerken toprağın kucağına
inandım katilim in sen olduğuna
hiçbir randevuya geç kalmayan ben
inandım sana çok geç kaldığıma
öylesine ayrılık bürümüştü ki gözlerini
görmedin şarjörüm ün boş olduğunu
görmedin avucumdaki mermileri
ve hiç bir zaman bilmeyeceksin
o düelloya…
benim boş bir silahla gittiğimi