12.3.2018 18:18:34
rüzgarıma tembih ettim
artık senin saçlarında esmeyecek
ateşimi külledim
sana bir kıvılcım bile düşmeyecek
gelinlikle çıktığı baba ocağına, kefenle dönen berdel kızları gibi
döneceğim sana gittiğim yollardan
yılkı ya salacağım o rüzgarla yarışan atlarımı
bir daha ayrılmayacağım yurdumdan
yuvamdan
artık senden gelen her kabusu hayra yorup ta
kızılca kıyamet pusulara dalmak yok
soğuk sularında yüzümü yıkadığım
kartallara yarenlik ettiğim dağımdan düze inip te
dillere sakız olmak yok
bende herkesin sevdiği gibi seveceğim seni
sesinin o biraz çocuksu, biraz kadınsı tınısında
tsunami olmuş gibi çalkalanmayacak ruhum
silinecek güzelliğin gözlerimin buğusundan
gölgen gölgemin üstüne gelince
saman alevi gibi yanmayacak ömrüm
kar kış demeden yollara düşüp te
imgelerin kovuğunda aramayacağım izlerini
uzanacağım sabrın gölgesine
görmeyeceğim koynunda uç veren filizlerini
vazgeçtim senin bir kıvılcımın la orman gibi yanmaktan
vazgeçtim karanlık mahzenlerine isli meşale olmaktan
ayrılık denen rüzgar la bulandırıp suları
bir çamur deryasında bırakıp gittin ya beni
avuçlarına doldurup yokluğunun zehrini, kızılcık şerbeti gibi bana içirdin ya
gözlerime bastın ya hasreti, bir yaraya tuz basar gibi
bende ateş böcekleri gibi ateşe yürüyeceğim
yakacağım gemileri
prematüre çocuklar gibi tutunacağım hayata
en amansız fırtınada bile yanımda olanlara, kaya sarmaşıkları gibi sarılacağım
aynı hataları bir daha yapmamak için kendime söz vereceğim
boz bulanık dereler gibi karışacağım kendi nehirleri me
aynı yoldan bir daha geçmemek için
ayak izlerimi sileceğim
tıpkı senin gibi yapacağım
susarak…
aşkın ipini çekeceğim