İngiliz uşaklığı, tarihsel olarak Osmanlı İmparatorluğu ve diğer imparatorluklar dönemlerinde, İngiltere'nin çıkarları doğrultusunda çalışan ve İngiltere'ye hizmet eden yerli işbirlikçileri tanımlamak için kullanılan bir ifadedir. Bu kavram, zamanla, kendi halkına veya ülkesine zarar verecek şekilde yabancı bir gücün menfaatleri doğrultusunda hareket eden kişiler için de kullanılmaya başlanmıştır. Başka bir deyişle, "İngiliz uşaklığı", bir kişinin kendi ülkesinin çıkarlarını göz ardı ederek dış güçlere hizmet etmesini eleştiren bir terimdir.
&
Mustafa Kemal Atatürk, Türk milletinin bağımsızlığı ve özgürlüğü için savaşırken, dış güçlerin ülke içindeki işbirlikçilerini ve onların etkilerini çok sert bir şekilde eleştirmiştir. Atatürk, İtilaf Devletleri'nin Osmanlı İmparatorluğu'nu parçalamak için kullandığı yerli işbirlikçilerin, yani "İngiliz uşaklarının" milli değerlerle bağdaşmadığını ve Türk milletinin çıkarlarına zarar verdiğini sıkça vurgulamıştır.

İnsan, kendi vicdanını eğitmeden adalet arayamaz. Çünkü adalet, önce insanın içindeki terazide dengelenir. Eğitilmemiş, merhameti olmayan vicdan, eğri bir terazidir; haklıyı haksızdan, doğruyu yanlıştan ayıramaz.

Adalet isteyen önce kendine iç dünyasına bakmalıdır.

Kendi hatalarını göremeyen, başkasının yanlışlarını yargılamaya kalkarsa adalet değil, yalnızca öfke ve intikam arar. Oysa gerçek adalet, insanın kendisini sorgulamasıyla başlar. Vicdan eğitilmezse, adalet sadece söz olur; fırtınada savrulan, çıkarla şekillenen karanlık gölge gibi…

Sevmek, kök salmaktır toprağın en derin damarlarına. Bir çınarın yıllarca göğe uzanan dallarında saklı sadakat gibi, vatan sevgisi de insanın yüreğinde filizlenir. Bir nehrin suya dokunan elleri nasıl kıyıları şekillendirirse, sadakat de insanın ruhunu oyar, şekillendirir, güçlendirir.

Her adım, toprağa bırakılan bir mühürdür. Alın teriyle sulanan vadilerde, güneşin her sabah doğuşuyla yankılanan dualarda, bayrağın rüzgâra bıraktığı fısıltıda saklıdır bu bağlılık. Vatan, yalnızca haritalara çizilmiş bir sınır değil; bir annenin fısıltısıyla öğrettiği ilk kelime, bir çocuğun düşmeden önce toprağa yasladığı dizidir. Sadakat, geçmişin mirasını geleceğe taşıyan görünmez bir köprüdür. Ve sevmek, işte tam da burada, tarih boyunca yankılanan bir ezgi gibi, vatanın bağrına işlenmiş bir söz olarak durur.🇹🇷

Ümmühan Yıldız