Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
Filozof Sosyolog
Filozof Sosyolog
@filozofsosyolog
1 gün
Kadın Olmak
İleti
Kadın olmak,
Kimi zaman görünmeyen bir yükün altında dimdik durmak, kimi zaman kimsenin fark etmediği bir inceliği sessizce büyütmektir.
Dışarıdan bakıldığında yalnızca bir beden zannedilir; oysa içinde çağlar boyu biriken hafıza, topraktan ağır, sudan akışkan bir ruh taşır.
Kadın olmak, gözlerinin içine bakıldığında bir ömrün yollarını görmek demektir. Kırılmış hevesler, ertelenmiş arzular, yarım bırakılmış cümleler. Tüm bunların altında hâlâ ışıldayan bir direnç. Adına tam olarak güç denmez, çünkü güç kabadır ancak bu başka bir şeydir. Kök salmış bir sezgi, kendini sessizce iyileştirme ustalığıdır.
Bazen toplumun yüklediği roller arasında sıkışır kadın; kız evlat olur, abla olur, eş olur, anne olur. Ama en çok da “kendisi olmak” için mücadele eder. Kimi zaman kimsenin duymadığı bir iç monologla, kimi zaman yutkunarak geçtiği bir kalabalığın içindedir. Görünmeden görünmek, var olurken yok sayılmaya direnmek, her gün yeniden “ben buradayım” demektir.
Kadın olmak, iç dünyasında iki ateşi aynı anda taşımaktır: Biri yakar, diğeri yol gösterir. Biri incitir, diğeri iyileştirir. Bir yanıyla dünyaya meydan okur, bir yanıyla kendi içine çekilip orada sükûnet arar. İşte bu çift taraflılık, kadını hem kırılgan hem bilge, hem yumuşak hem dirençli kılar. Bir kadın, konuşmadığında bile anlatır aslında. Bakışlarında mevsimler geçer, adımlarında yarım kalmış hikâyeler. Sessizliğinde bile bir anlam, gülüşünde bir devrim taşır. Bazen bir duvarı tek kelime etmeden aşar, bazen kendi kalbini taşıyacak güç bulamaz. Ama her defasında küllerinden kalkmayı bilir.
Kadın olmak, bir mucizeyi gündelik hayata sığdırabilme becerisidir. Acılarının üstüne su serpip hiçbir şey olmamış gibi güne devam etmek, en karanlık anda bile içinde küçücük bir umut çiçeği saklamaktır. Ve tüm bunların ötesinde:
Kadın olmak,
kendi hikâyesinin yazarı olmayı hatırlamaktır. Kalemi eline aldığında kimseden izin beklemeden, yolunu kendi ışığıyla bulup dünyaya iz bırakmaktır.
Bu yüzden kadın olmak, yalnız bir kimlik değil; derin bir yolculuktur. Hem kendine, hem dünyaya, hem de bütün insanlığa doğru.
daha fazla
Sa
Samet Soylu
@sametsoylu
26 gün
Filozof Sosyolog
Filozof Sosyolog
@filozofsosyolog
1 ay
Tek Eşlilik ve İnsan Doğası: Sosyolojik Bir Perspektif
İleti
Tek eşlilik (monogami), birçok toplumda normatif bir aile yapısı olarak kabul edilir ve nüfusun eşit dağılımına dayalı sosyal düzenin sağlanmasında işlevsel bir rol oynar. Fonksiyonelcilik kuramına göre, tek eşlilik toplumsal istikrarı ve normların sürekliliğini sağlar; mirasın düzenlenmesi, toplumsal rollerin belirlenmesi ve ekonomik kaynakların dağılımı açısından işlevsel bir modeldir. Ancak insan doğası ve bireysel ihtiyaçlar bağlamında bu model, her zaman mutlak bir uyum sunmaz.

Farklı kültürel bağlamlarda çok eşlilik (poligami) veya esnek partner ilişkileri görülmektedir. Örneğin, bazı Afrika, Orta Doğu ve Pasifik toplumlarında poligami, ekonomik, politik ve sosyal stratejilerin bir parçasıdır. Tarım ve pastoral toplumlarda geniş aile yapısı, üretim ve iş gücü açısından rasyonel bir çözüm sunar; evlilikler, yalnızca duygusal bağ değil, aynı zamanda kaynakların ve sosyal sermayenin yönetimi için bir araçtır. Sosyologlar olarak bu durumu, evlilik ve aile kurumunu “toplumsal yapı ve işlevsellik” açısından analiz ederken, bireysel arzuların toplumsal normlarla nasıl kesiştiğine işaret ederiz.

Evlilik ve partner seçiminde insan davranışlarını açıklayan diğer bir yaklaşım ise evrimsel psikoloji ve bağlanma teorisidir. İnsanlar, biyolojik ve psikolojik gereksinimler doğrultusunda farklı bağlanma stratejileri geliştirmiştir. Tek eşlilik, bazı bireyler için güven, sadakat ve derin bağlar sunarken, diğer bireyler için doğal arzularını sınırlayan bir yapı olarak algılanabilir. Bu durum, birey-toplum çatışması bağlamında açıklanabilir; yani bireysel ihtiyaçlar ile toplumsal normlar her zaman örtüşmez.

Sosyolojik literatürde, tek eşliliğin işlevselliği ve çok eşliliğin rasyonelliği, her iki modelin de toplumsal ve kültürel bağlamdan bağımsız olarak değerlendirilmemesi gerektiğini gösterir. Yapısal işlevselci bakış açısı tek eşliliğin toplumsal istikrar için gerekli olduğunu vurgularken, kültürel görelilik perspektifi, farklı toplulukların farklı evlilik biçimlerini rasyonel ve anlamlı şekilde benimsediğini ortaya koyar.

Sonuç olarak, tek eşlilik hem toplumsal düzen hem de bireysel istikrar açısından işlevsel bir model olabilir. Ancak insan doğası, duygusal, biyolojik ve sosyal ihtiyaçların bir bileşkesidir ve bu ihtiyaçlar farklı kültürel ve tarihsel bağlamlarda farklı evlilik biçimlerini meşru kılar. Sosyolojik analiz, evlilik biçimlerinin ne ölçüde doğaya uygun olduğunu belirlemede, hem bireysel psikolojik gereksinimleri hem de toplumsal yapıyı eş zamanlı olarak dikkate alır.

Dipnot: Site arkadaşımız Ufuk Beyin ricası üzerine yazdım..
daha fazla
Suat Zobu
Suat Zobu
@suat-zobu
1 ay
Ömerfarukince
Ömerfarukince
@omerfarukince
2 ay
silezya
silezya
@silezya
3 ay
M.Y.
M.Y.
@m-y
3 ay
ozitp68
ozitp68
@ozitp68
4 ay
ozitp68
ozitp68
@ozitp68
4 ay
hüseyin.satoğlu
hüseyin.satoğlu
@huseyin-satoglu1
4 ay
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL