3
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
1373
Okunma
Karabatak kuşları
Düşeni bulunca bir tane
Vura vura yağını çıkartırcasına
Doyurur karnını
Çekirdeği toprağa bastırır
Bir vakit sonra bir delice doğar dünyaya...
Toprak bırakmak istemez
Zorda olsa bir el taşır onu topraktan toprağa
Annemin yağ tenekesinde yeşermeye başlayınca
Delice dalı aşılanır göz verir aklı yenice
Gözüm gibi bakardı sığmaz kabına
Ağaç olmak ister.
Sonra sıralanır fakir toprağa
Toprağı fakir kendi zenginlik demektir.
Yaz kış yemyeşil yaprakları
Kimseler anlamaz yaprakları düştüğünü.
Bir bakarsın bembeyaz
Bir gelinliğe bürünmüş gibi
Sonra yavaş yavaş rengini almaya başlar
Yeşilden başlar yeşil olgunlaşınca
Mora siyaha döner
Bir sırık üç ayaklı sehpa çul yazgılar
Elekten geçtikten sonra dolar çuvallara
Mermer yulak taş ile ezdirir kendini
Yağı bir yana posası bir yana ayrılır
Posasına kostik karışınca
Oluşur kalıp kalıp sabun
Dedem kutsallığını anlatır
Babam "soframda üç öğün zeytin olsun"
Kendi bestesi türküsünü söylerdi.
Sarnıçtan kendim teneke ile vaktinde
Biraz büyüyünce kendi sularını
Kendinde stok ettiklerini öğrendim
Utandım dalını kırıp da
Biz barış istiyoruz diye uzatanlardan
Şimdi savaşmayı bırakın
Sevdiğiniz adına bir zeytin dikin
Ve barışı örnek alın karabataklardan.
5.0
100% (3)