3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
902
Okunma

beşinci mevsimim,
kendine münhasır
vefayı yastık yapıp
uyuyormusun şimdi?
ellerine dokunamadığım
her saniyede dünyaya
küsüyor gönlüm
ben dünyadan elimi
ayağımı çektikçe
ölümle raksediyorum
uzak durduğumuz her saniye
bir aynadan geçirip suretimizi
ardına bakmaksızın uzaklaşıyor
düşlerimiz birbirimizden
bir gül bulup koklayan bülbüle inat
bütün kuşlara küskün,
hüzünlü gözlerinden toprağa düşen
bir damla yaş gibi, karışırsın
yokluğa, yoksullaştıkça boşluğa
dönüşür kalırsın dondurulmuş
hissiz arsız duygulara
nisan’a ne kaldı?
şunun şurasında
ama adım gibi biliyorum
yalandan ibaret sözler gibi
düne ait tutulmamış yeminler gibi
gelmeyeceksin!
ya geri kalan yaşamın neresinde
tutup yakasından, bütün teferruaatların
göze alıp bedelini, ödeyeceksin?
değmedi mi?
sevdanın ellerinden tuttuğun saniyelere!
umudu terk edip gittik,
bizde herkes gibiydik,
boşuna konuşmayalım
devrin çarkında un ufak olmuş yüreklerimiz
adamız diye gezmeyelim...
sibel