İslahiye Gaziantep’in ilçesi Güzel bir ilçesi. İnsanlarında güneş yakığı rengi var, Yaşadığımız yer burası İnsanların insanca yaşaması Mutlu yaşantılara insanlarının, Kanı kaynar.
Yalnız tatlı yaşamayı bilirdim çocukça Kışın kar beyazını Yazın ağaç yeşilini Geceleri renkli rüyalardan kuş gibi uçar Gündüzleri pembe hayâl kurmaktan hoşlanırdım. Bilmezdim ikikere ikinin dört ettiğini.
Bir gün oldu; İkikerre ikinin dört ettiğini İnsanlara karşı tutkunun gerçekliğini Öğrenme çabası düştü boynuma. Bütün insanlar bildi Tanrı tarafından sevildiğini.
Ankara’lı bir kız çaldı kapımı bahar sabahı Bana ağız dolusu şarkılar söyledi Benim şiirlerimi dinledi Ucu yanık mektuplarımı okudu Hepsi o kadar Bahar sabahlarınca güzeldi.
Rüyalarım korkunçlaştı Tozpembe düşüncelerime siyah mürekkep döküldü Kışın karına zifiri karanlık Ağacın yeşiline sonbahar düştü.
Ankara’ya yolum düştü yıllar sonra Kızılcık Sokağı’nda; Bir evin kapısını çalmak istedim Bir korku saplandı beynime. Tekrar unutuverdim ikikerre ikinin dört ettiğini Neyin ney olduğunu anlayamadım Çekiverdi bakışlarıyla göz tetiğini…
İslahiye Gaziantep’in güzel bir ilçesi İnsanlarında güneş yakığı rengi var Kalplerinde çocukça aşk yaşaması. Bende Ankara’lı kız için tutku var. ---- 11.05.1965 – Maltepe / Ankara.
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
----- Öğretmenim Nezir ÖZMEN’e Bu gün, Hergünkünden taze Alnımdaki çizgilerden bir mutluluk var Albayrak gölgesinde; Kımız içkim savaşlarım meze.
Konuklar söyledi türkülerini hep birden Kuruldu otağına Başbuğ Ululuklar içerisinden haykırıp Bir Bozkurt ilerledi kılavuzca önden.
İlerledi… İlerledikçe Bozkurt Dilinde övgü Gözünden Türklük bayram bayram, Bozkurtlar sesiyle çınladı bu yurt.
Bu yurt Bozkurtlar yatağı Kızanlar bayramından kutlu gün Mutluluk Navruz şenlikleri coşkunca hep Bu yurt beyler otağı…
Yükselen ulu ırk, haykıran ulu nesil Coştu Manas büyüklüğü duygularıyla Taştı yatağında sinsin alevleriyle toy Aktı kuvvetle, hırçın bir sel…
İşte kurultaylarla oldu düğün; Kentler kurdular oba oba, boy boy. Pak nesille törediler Bağdaştı medeniyetlerle o ğün…
Yıllar yılı coştu TURAN Özgürlük yörelerine sığmıyordu, Dudaklarından dökülüyordu mertlik türküleri Ergenekonca Bozkurt sesindeydi vatan…
İşte ben Bozkurt sesinin bir parçasıyım Alnımdaki çizgiler onun için mutlu Gözlerimdeki ışıklar onun için ateşli Onun içindir ki ben bir Bozkurt sesiyim… ---- 04.05.1962 – Afyonkarahisar
İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbul
Kaynak: "BOZKURTLARIN SESİ" isimli şiir kitabı (Kadirli Matbaası 1964 – Kadirli)
BİRLEŞEN SESLER X
Bir Bozkurt sesi yükseliyordu Tanrı dağından Altay dağından da yükseliyordu mutluca bir ses Anayurdum kollarını açıyordu; Turan.
Bir ses “Biz Altaylıyız” diyordu Bir Bozkurt uluyordu, önünden başını kaldırmış Bu ses mutluca evrene yayılıyordu Bir kez ölmek bile geçmiyodu aklından.
Biliyordu şehitliğin mutluluk ve esenliğini Diyordu “Kahbedir er meydanından kaçan” Bozkurt da biliyordu yaşantıyı evrende Tutsaklık neydi ki daha hiç duymamıştı.
Kaynak: "BOZKURTLARIN SESİ" isimli şiir kitabı (Kadirli Matbaası 1964 – Kadirli)
BUNCA YAĞMA OLAN X
Bunca yağma olan yetimin malı Çaldı çırptı yedi velet mahdumlar, Parçalanıp biten devletin malı Sonu düşünmedi lanet mahdumlar.
Kutu kutu para kimleri buldu Bazı paralar da torbaya doldu Sıfırlandı para sonu ne oldu Mafya gibi çalar senet mahdumlar.
Devletin malını bedava verir Halka sunulanlar yollarda erir Hatırlı insanın işi görülür Sarrafın uşağı alet mahdumlar.
Emir yukarıda hırsızlar sustu Rep bana hep bana diyerek koştu Suç üstü olunca geğirip kustu Harami, düzenbaz, şirret mahdumlar.
Birkaç kasa birden evde bulundu Para makinası odaya kondu Bazısının kolu saatlı oldu Kafeler duyurdu suç net mahdumlar.
İSMAİLOĞLU der doğruyu öner Hırsızların bir gün ateşi söner Zannetmesin kimse çark böyle döner Eksik tutsak oldu meret mahdumlar. ---- 29.12.2013 – Tozkoparan/İstanbul
İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbul
BOZOK’LAR DA BUYUR X
…….. Memduh ŞENOL’a Bozok’lar da buyur eder otağa Çapanoğlu dedemiz de anılır, Ulu cami sesleniyor semaya Bilal sanki müminleri çağırır.
Dursun Dede Yozgat’ımın ulusu Mert Yozgat’lı buraların dirisi Sürmeli kız sürmelinin birisi Şahkartal’ım kanadıyla çırpınır.
Var Hatuşaş var Kerkenez, Hititler Osmanlı’da Çapanoğlu akitler Buğday, arpa, leplepilik nohutlar Sinekli öz varlığıyla öğünür.
Çamlık mesken olur, yaşar efesi Sürmeli’nin yüksek çıkar nefesi Üsdat Nida Tüfekçi’nin gür sesi Bağlama’yla bozlak makam çağırır.
Beş Çamlar’da her an sevda olğular Kuru ayaz çıkar hatır sorgular Sevda çeken gönülleri yarğılar Yüz bulmayan sevgililer döğünür.
İSMAİLOĞLU’yum çektim zor gamı Boğazlıyan Kaymakamın idamı Haksız hüküm nefretimin ilhamı Öç almanın özlemini yuğurur. ---- 16.08.1999 – Yozgat
Bayraktır Milleti Millet olarak gösteren sebol.Bayrağımız gibi başka bir Milletin bayrağı varmı?Biz ona kanla irfanla canla rengini vermiş millet olarak şu son günlerde değerini veremiyoruz!
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.