1
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
1115
Okunma

kırılmayın bize yoldaşlarım;
kanlı gönlümüz, şaşkın aklımız!
şu serden geçmişliklere,
halihazırda hürmetkâr ruhlarımız!
hepinizi “bir” görmemiş miyiz?
eyvah ki bu sersefil ömürler,
gidemez mi dersiniz hiçbir yere?
gidilecek bir yol olmalı sizlere!
küstürmeden, düşmeden, nateslim,
dertop olup büzülmeden,
keşkeleri yerle bir edercesine…
nedamet ettik saymayın aman!
iç seslerimiz çanlar çalıyor
can sokaklarımızda…
söylenip duruyoruz kendi kendimize;
kendimiz de neredeyiz diye?
birbirimize gelememiş miyiz,
sizden öte kime gideceğiz?
bir “ben” için midir;
özümüzü tarumar edercesine
böylesi müşkül sevmelerimiz?
han kapısı değil ki bu kardeşim!
can kapısı.
önünü nasıl süpürelim biz?
o birbirinin sırtına kambur olmuş,
insan sureti meskenlerimizden.
sunduğumuz sahte gülümsemelerimizden.
yaşarken öldüren maskelerimizden.
içimizdeki metropollerin etçil hallerinden,
küçücük menfaatlerimiz uğruna,
erdemlerimizi alıcılara
peşkeş çekmelerimizden,
nasıl kurtulalım?
yer-gök ne mucizevi diyoruz bir de?
canlı cansız şu cümle âlemde,
ve topyekûn nebatatta;
bize benzer bir haller var diye
kendimizi avutuyoruz ya!
kaç kişiyiz berzahına koşuşturan?
hüküm veren de kimdir bize?
cehalet “hükmünü”
birbirinin boynuna asmaya
cüret edecek kadar,
kendini “ulu” gören “kullar” da kim ola?
Eğilmemiş başımızı
kimlere eğdireceksiniz dostlar?
Hidayet DAL/Şuursuz Sayıklamalar
5.0
100% (2)