2
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
923
Okunma
İki orta kahve sür mehtabın gölgesine
Şöyle köpüğü üstünde fallar açayım
Evvel zamanda kalma mintanı eski bir kız yaşarmış gönlünde
Devrilen çamlar bardak olmadan çok önce
Derme çatma mevsimler devrilen sözcükleri ipe dizermiş
Ay ışığında gün görmemiş kelamlar fısıldaşırken
Kuytu sokakta pusuya yatarmış şair
İki orta yalnızlık içimi zaman kadar
Yalnızlığın bu kadar can yaktığını bilemezdim bayım
Nilüfer çiçeğindeki hüzün kadar yakıcı
Ay ışığı kadar yalnız
Kendim kadar gerçek
Ayfer öyküsüz sıradan bir kadındı
Ay ışığında ruhunu yıkardı hep
Onun için adı ayferdi ya
Annesinin kayıp hayatını aynasıydı
Geçmişin gölgesi her nekadar umutlarını perdelesede
Hep aralıktı gönül perdesi
Ertelediği düşlerini ay ışı ile takas etmişti ayfer
Yarım kalan hikayesi
Yedi tepeli şehirden göç ettiğinden beri
Yalnızlığın lacivert rengine bürünmüştü
Şımarık kadınlar gibi de değildi
Kınalı parmakları avucunda yaralı güller doğurdu Ayfer’in
Özlemler sakıncalı düşlerin anaforunda kayıp
Zaman ay ışığı doğumunda
Dokuz doğuran sakinlik kadar çığırtkan
Tası tarağı toplama zamanı çoktan gelmiş dedi kadın
Ay yitip giden adamın yalnızlığında kayıylı kaldı
Devrilen çamlar bardak olmadan çok önce
Hep gidenler için ağlarmış mehtap
O yüzden hüzün çökermiş yüreğine
Kendi korkularından korkarmıış yüzleşemezmiş
İşte o yüzden kendi karanlığına gömülürmüş ayfer gib
Mahmudiye Düzkaya
5.0
100% (5)