6
Yorum
11
Beğeni
0,0
Puan
1492
Okunma
Rembrandt’ın sol gözü gibi bir akşam
rüzgar denizi taşırmış nefesiyle
meyhane boşalmış yine sarhoşlara
deniz feneri gibi donmuş zaman
trabzanlara ihtiyacı var yorgunluğumun
birilerine tutunmaya
bir yerlere dokunmaya
ütüsü bozulmuş denizde yalpalayan
metruk bir şilep gibiyim
dara yükünden ağır
-yalnızım-
bu ara sık sık
dik merdivenler çıkar gibi
es veriyor
zamanlama hatası yapıyor nabzım
tamam içime atmamalıyım
söylemem lâzım
hiç hükmü yok ikincilerin!
delilik mi dir tanrım
insanın kendini bir telefon kulübesindeki ahizeye benzetmesi
kalabalık bozdurması zihninde
çırpınması bir bazilika çanı gibi sürekli
cinnet midir hergün gördüğü binâların daha yüksek görünmesi
kuyular takılması ayaklarına
söylesene tanrım
bir ip cambazına yapılan şaka kadar
kötü mü hep bu dünya
pes etmek ve foseptik
bu kadar yakın mı birbirine
yenilmiş içgüdüler mi akar mazgallara
ne enteresan şey vitrindekileri satmamaları
yalnızları yalnızlıklardan uzaklaştırmalı
saçmalamamın özeti
bugün günlerden cumartesi
hafızam yerinde
hatırlıyorum her şeyi
O revüdeki uzun bacaklı kızın dövmesi meselâ
o tutkulu bir dövmeydi kesinlikle
ya bir perhiz bozumuydu
ya da uzaya fırlatılmış bir enkaz
bilirim ki; bir kadın
sevmediği hiçbir şeyi koluna takmaz!
...
işte tam da burada
seni hükümsüz kılma hakkımı kullanmak istiyorum
kısasa kısas!
zaten borçlusun bana
yumurta kazandı iddiayı
civcivler otomatik makinelerde üretiliyor artık!
ama yok
bu kez yumuşamasına müsade etmeyeceğim inadımın
işte haykırıyorum dördüncü kattan;
tüm hükümsüz kadınları bir cumartesi gecesi öldürmeli!
ToprağınSesi
.