Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
mhrcck
mhrcck

Reşat Tepesi ( ÖYKÜ )

Yorum

Reşat Tepesi ( ÖYKÜ )

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

2594

Okunma

Reşat Tepesi ( ÖYKÜ )

Parlak bir yaz günü aydınlığında şehrin iç açıcı manzarasını, bazen sisli bir son bahar gününün

esrarına bürünmüş şehrin sararmış kasvetini, bazen de ayazın kol gezdiği soğuk bir kış gününde yağan karın beyaza bürüdüğü manzarayı görüyordum. Günler ayları, aylar yılları derken, işim de tam kırk yılımın dün gibi geçtiğini fark ettim.

Bir yaz günüydü, ileri de bulunan parkı süsleyen ulu çınar

ağaçlarının dağ gibi heybetli görünüşüne Atatürk bulvarına bakan beşinci kat da bulunan odamın penceresinden bakarken geçmiş günlerin hayaline daldı gözlerim.
………………

Mesleğimin sekizinci yılıydı. İş yerimden, Anadolu’nun çeşitli İllerinde sanayi kooperatif inşaatlarının denetimi için

bağlı bulunduğumuz bakanlığa görevlendirilmiştim. Bakanlıkta kısa sürede amirlerime işime ve arkadaşlarıma

alışmıştım. Zaman zaman devam eden taşradaki işler için oluşturulan heyetle birlikte kontrollerde bulunuyordum.

Bir gün, ofisimde çalışırken kapım çalındı. Giriniz komutum üzere orta boylarda, yirmi beş otuz yaşlarında genç, hafiften kilolu kıvırcık saçlı
esmer bir genç girdi. Mahcup ve tedirgin haliyle heyecanlı olduğu belli oluyordu. Tiz ses tonuyla, benimle görüşmek istediğini

ad ve soyadımı söyleyerek sizmisiniz dedi. Benim dedim, oturması için karşımdaki koltuğu gösterdim. Sanki emanet oturuyor gibiydi rahat olmasını söyledim.

Efendim, ben iş yerinize üç ay önce atandım. Siz burada görevli olduğunuz için odanızı geçici olarak bana verdiler.

Hemşeri olduğumuzu söylediler, bu sebeple sizinle tanışmak istedim dedi. Sempatik, düzgün birine benziyordu. Bünyan

ilçesinden, adının Reşat Yıldız olduğunu, ilk orta lise tahsilini Kayseri de tamamladığını söyledi.
..........................

Amerika’da mühendislik okudum. Vatani görevim için yurda döndüm. Askerliğimi ifa ettikten sonra, içimden

bir ses sakın Amerika’ya dönme diyordu, bende dönmemeye karar verdim. Bir müddet özel sektörde çalıştıktan sonra şirketinizin doğu fabrikalarından birine tayinen atandım. Şirkete ve işe adaptasyon olmam için bir müddetliğine merkezde görevlendirilmeme karar verdiler. Sizi tanıdığıma memnun oldum dedi. Şirkette odam da bulunan bana ait masa ve dolabın anahtarını kullanması için
ona verdim.

Aradan bir kaç yıl geçmiş bakanlıkta görevim sona ermiş asli görevime dönmüştüm. Reşat zaman zaman bulunduğu doğu fabrikasından beni arayıp doğuya alışamadığını söylüyordu. Tecrübe edinmesi için bunun bir fırsat olduğunu bu fırsatın merkezde olmadığını

sabretmesini söylüyor, ikna etmeye çalışıyordum. Seksen altı yılı güz sonuna kadar taşra fabrikasında görevine devam etti. Bi ara Ankara’ya görevli geldiğinde, zor oldu ama zaman içerisinde işime ve yöreye alıştım, doğunun havası bana iyi geldi, göz ve diğer rahatsızlıklarım

azalarak sağlığıma kavuştum diyordu.
........................

Seksenaltı yılı yatırım programında bulunan üç fabrikanın ihalesi yapılmıştı. Bu fabrikalarda kadrolu görevlendirilecek teknik ve idari personel mevcut fabrikalardan temin edilecekti. Bu görevlendirmeden Reşat da nasibini aldı. Batı da yapılacak olan bu fabrikalardan birine tayini için makamın onayüna sunulmuştu. Akabinde tayinler yapıldı. Oysa Reşat doğuda kalmak, başka bir fabrikaya gitmek istemiyordu. Tayini durdurmak

için çok uğraştı ama başaramadı. Sızlanıyor, gözleri doluyor, hırslanıyor buram buram terliyordu. Nasıl olur yahu

herkes doğudan batıya tayin olmak için torpil ararken, ben doğuda kalmak istiyorum, neden kabul etmiyorlar bu nasıl iştir yahu

diyordu. Tayinini durdurmak için Makama çıktığını, Amerika’da kaybettiği sağlığını doğu da bulduğunu, ne olur beni batı ya göndermeyin efendim dediğini ama tayini durduramadığını söylüyordu. Olmadı anlatamadı bir türlü derdini. Mecburen hüzünle tayin olduğu fabrikasına gitti.

Reşat esmer orta boylu birazcık tombulca kumral, kıvırcık saçlı hafiften alnı

açık, kalın camlı gözlük kullanan sempatik ve sevimli bir meslekdaşımdı. Tecrübesi ve

çalışkanlığıyla fabrikada sevilen biriydi. Şantiye de, kontrol ve denetim için bir hayli mühendis vardı.

Bir o kadar da yüklenici firmanın teknik personeli bulunuyordu. Ne var ki, şantiyede işi takip eden dış işlere koşuşturulan Reşat dı. Kara yolları, devlet Su işleri, Şirket merkezi arasında mekik dokuyordu. Bir defasında merkeze geldiğinde, Reşat neden hep sen, bırak birazda diğerleri koşuştursun diyordum. Yahu hemşerim, şantiye müdürü diğerlerini bu işlere sokmak

istemiyor nedense diyordu. Sabahları odasında toplaşıyorlar. Benim zamanım olmuyor ki iş hazırlamaktan onlara katılayım.

Dolayısı ile bu işler hep bana kalıyor yapamam diyemiyorum. Doğuda çalışırken turp gibiydim, burada tekrar sağlığım bozuldu. Beni çalışmak değil de sağlık sorunlarım mahvediyor. Vallahi hanım da şikayetçi bu durumdan ama ne

yapabilirim ki. Diğer arkadaşların gündüz iş yerinde akşam evinde. Enayi tek sen misin, her işe sen koşuyorsun. Buraya geldin

geleli evin yolunu unuttun diyor. Hanım haklı olmasına haklıda ne söyleyeyim bilmem ki diyordu.
...............................

Fabrika inşaatı tamamlandı ancak, su teminine esas isale hattı ve bağlantı detay işleri kalmıştı. Reşat

İsale hattı projeleri için DSİ, şirket merkezi arasında gidip gelmekten sonunda olan oldu. O acı haber duyuldu. Reşat trafik kazasında hayatını kaybetmişti. Kazadan üç gün sonra öldüğü duyuldu. Şehirler arası sefer yapan otobüs kaza

yapmış, ceketi ve çantası otobüsün portföyünde olduğu için üzerinde kimlik çıkmamış cenazesi morga kaldırılmıştı.

Eşyalar ayıklandığında evrak çantasının ona ait olduğu anlaşılmış. Çanta açıldığında içinden isale hattı projeleri ve kimliğinden o

olduğu tespit edilmiş merkeze ve ailesine acı haber ulaştırılmıştı. Cenaze memleketinde defnedilirken şirket

merkezinden ben ve bir kaç kişi haricinde kimse yoktu. Mütevazı cenaze töreniyle sessiz sedasız toprağa verildi. Geride

gözü yaşlı genç bir kadın, yetim iki ufak çocuk kalmıştı.
……………..

İş arkadaşları Reşat’ı kısa sürede unuttular, o yıl su bağlantısı yapıldı. Fabrika işletmeye hazır hale geldi. Açılışa

şehrin ileri gelenleri ve bilumum zevat davet edildi. Kurbanlar kesildi, törenli şenlikler düzenlendi. Kürsüye çıkan

lacivert takım ipek kravatlı bir zevat yakın gözlüğünü taktı elindeki kağıdı uzun uzun keyifle okudu ve son

cümlesinde;

“ Fabrikamızın programa alınmasında büyük emeği geçen şehrimizin medarı iftiharı mebusumuz, Sn Bahtı

Dağıtaşlı’nın ismini Fabrikamız ismi olarak anılması makamca uygun görülmüştür şehrimize hayırlı olsun" dedi.

Orada bulunanların alkış ve ıslık sesleri karşı tepelerden aksedip geri dönerek görmez duymazların kulaklarını

çınlattı. O anda orada bulunan bazı akli selim düşünenlerin akıllarına, Samsun Çarşamba ilçesinde yapımı devam

ederken görev başında şehit düşen Hasan ve Suat Uğurlu çiftinin ardından yine görev başında şehit düşen Reşat

geldi akıllarına. Üçünü ve diğer görev başında şehit düşenleri rahmetle andılar.
.......................

Sanki bir an Törende bulunan kalabalığın arasından sıyrılarak gelen kıvırcık saçlı kemik çerçeveli gözlüğü

altından akan terine aldırmadan projeleri imzalattım artık suyu bağlayabiliriz efendim dedi. Dondu kaldı zira

kalabalık o zevatı tebrik ediyordu. Hüzünle tebessüm arası akan alın terine karışan tuzlu göz yaşlarını silerken, ben

buradayım bir yere gitmedim niye beni görmüyorlar diyordu.
…………….

Tamamlanarak hizmete alınan isale hattının bağlandığı tepede bulunan terfi havuzunun yıllar sonra sorun yaratmış

yerinde görmem çözüm bulmak için görevlendirilmiştim. Fabrikaya intikalimde mutat ziyaret ve görüşmelerimi

yaptıktan sonra, orada görevli yeni

mezun mühendisle terfi havuzuna gitmek için yola çıktık. Terfi havuzuna giden taşlı yola ve terfi havuzuna, törenden

sonra ahtı vefa olarak sevenleri onun adını vermiş olduklarını gördüm. Zamanla paslanan yön levhanın üzerin de

“Reşat Yıldız Tepesine Gider” yazıyordu. İçim burkuldu o an gözlerim doldu. Gün batımına yakın tepeye vardığımızda

havuzun ortasında çelik putreller üzerine oturtulmuş kamelyada Reşat sanki gün batımı kahvesini yudumlarken

görür gibi oldum. Her zaman olduğu gibi gülümsüyordu” Yahu hemşehrim

şu an ki görevlilerden hiç biri beni tanımıyor, kim bu Reşat Yıldız diyorlar. Geçenlerde

işletme müdürü idare amirine, yol üzerinde bulunan yön levhasını havuz

tanıtım levhasını sökün. İsimleri değişecek.

Belediye Başkanına söz verildi fabrika müdürümüze bilahare isim bildirecek öğrenince size bildiririm. İsmi öğrenince

sipariş açar yazdırırsın tamam mı dedi. Hemşehrim doğrusunu sorarsan vallahi üzülmedim. Havuz her ne kadar

Hasan Uğurlu Barajı kadar büyük

değilse de bu güne kadar Reşat Yıldız Havuzu olarak anıldı. Üzerinde bulunduğum tepe her

ne kadar Palandöken dağı değilse de, Reşat Yıldız tepesi olarak anıldı. Günün ömrü

batana kadarmış, buna da şükür." diyor gibiydi.
...........................

Yanımda bana refakat eden genç mühendis, neden bu kadar uzun uzun

kamelyaya daldınız diye sordu. Diyemedim, desem de ne anlardı ki. Onun derdi

Tepede bulunan havuzun su kaçağına nasıl çözüm bulunacağı nasıl izole edileceğiydi. mcicek 05.09.2013

Paylaş:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şiiri Değerlendirin
 
Reşat tepesi ( öykü ) Şiirine Yorum Yap
Okuduğunuz Reşat tepesi ( öykü ) şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Reşat Tepesi ( ÖYKÜ ) şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL