17
Yorum
29
Beğeni
5,0
Puan
2718
Okunma

uzak bakma öyle,
deniz kokuyor artık bu şehir,
yüreğimizin kanayan gözlerinde,
bir yanımda dağ bir yanımda bulanık nehir...
ne kadar yaşıyoruz
kendimizi vura vura başkalarına
nasıl bir iğne bu nasıl bir çuvaldız
geçmişten sarı sarı dizdiğimiz değil mi
zaman sırığı ipinde ıslak asık anılarımız
ah çekerek içimizde bulutlanan acı zehri
ters düz etmedi mi bu hayat bizi
hani nefese sevgi kattıklarımız
yaşıyorum seni diye diye
dindi mi sancılarımız
yaşlansak bile
ne kadar savaşıyoruz
kendimizi kıra kıra başkalarında
kim kimi üstün sevdi
kim kimden ne aldı ne verdi
ayrılık sonrası haince suçladıklarımız.
gizli bir savaşın ortasında bulduk kendimizi
şarkılardan şiirlerden vuruldu gözyaşlarımız
yine de bir asker gibi durmadık mı menzilimizde
bitmeyen bir şafak saydık ‘yok var, çok var’
hasretiyle çağırıp durduk gidenleri
yasaklı bölgede açarak şişem/izi
kalk gidelim dost o’ na isyan
ondan yaralı sol köşemiz
ne kadar ölüyoruz
kendimizi böle böle başkalarında
kırık bir kalemin yazarı
yürüyorsa gökyüzüne baka baka
ve hatta omuzlarına bir tabut yükleniyorsa
hep beraber çıktığımız yaslı bir yoldan
bir kişi noksan dönüyorsak o anda
bir sokak lambasının önünde
ağlayan gelin çiçekleri ile
poz veriyorsa çocuklar
çocuklar ağlamasın
demedik mi usta
yaşam savaşında
bir bakmışsın ki
kendinden bir başkası yok yanı-başında
kendin başkalarında yaşıyor mu savaşıyor mu
ah be kara dil-ağını yandığım hayatı hiç belli değil...
5.0
100% (27)