9
Yorum
23
Beğeni
0,0
Puan
1704
Okunma
bu şehrin sessizliği acıtıyor içimi
yoğun gürültülere gömülmüş ahrazlığında
başıma başıma yıkılıyor binalar
kız kulesine karşı söylediğin lâl ağıtlar
ve çingene kadının sana yâr bulma eylemleri
yüzüme yüzüme çarpan sahipsiz çiçekler…
bu şehrin çığlıkları sağır ediyor benliğimi
yol bulma çalışmalarım devam ediyor
düştüğüm dipsiz kuyulardan
adını fısıldıyor rüzgâr deniz diliyle
kıyama durmuş tüm yokuşlar
fıtratı bozuk bir gülüşün önünde…
kahrımı çekmiyor dalgalar
kuşlar geçmiyor ömrümden
bir tespihin taneleri gibi dağılıyor
kederlerim yüzümde
ve boncuk boncuk dökülüyor hiçliğim…
Edirne’den Kars’a kadar uzanan
bir yol hikâyesi bu
ağrılar geçer içinden
yükü ağır trenler
ahh bir ölebilseydim yaşanmışlığına
tutabilseydim çocukluğunun ellerinden
ömrüne katabilseydim ömürsüzlüğümü…
şimdi bir otobüs kalkar
İstanbul terminalinden İzmir’e
içinde paket paket hayallerim, umutlarım
valizime tıklım tıklım doldurduğum
yokluğum, yoksulluğum, yalnızlığım…
sen bekleme
sen gelme
sen karşılama
sen bir büyücünün aynasında
kayboldun püff diye
pufflama!
üfle sadece sana ulaşan küllerime
dağılsın artık bu karanlık
bitsin bu hikâye
ben bittim!...
13:00/07 Kasım 2014/Sev_tap