1
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
1034
Okunma

Yol gölgemin altında, adımlar hızlı yavaş.
Her adımın ardından gözden akan onca yaş.
Ağlamak mı ki? Değil. Nedir o zaman bu his?
Bir hüzün ve bir sevinç, var mıdır bunda beis?
Zihnimde bir kargaşa etmiş beni bendesi.
Ben giderken günaha suçlu buldum herkes.
Sonra dönüp de baktım, bomboş kalmış caddeler,
Daha dün burdaydılar. Peki şimdi nerdeler?
Koştum da hep boş yere, gitmemişim bir adım.
Yıllar var yürüyorum fakat hala yoldayım.
"Hadi evlat, beyhude bu yollarda sürünme!"
Demişti ya ihtiyar birkaç adım ötede,
Şimdi o da kaybolmuş, kayboluş aleminde,
Giden yolunu bulur kaderin kaleminde...
Ben kaderin avcunda, sefil, hem ne sefilim,
Bilinmezin burcunda varoluşa delilim.
İki adım, üç adım bir vuslata giderim
Soran olursa şayet "rehberim sevgi" derim.
Kimsesizlik gördüğüm bin caddeli bu yolda,
Bir tek yoldaşım vardı zihnimdeki kargaşa...
Beni bendesi eden zihnimdeki o şeye
Boynumda şu kementle, nasıl kızayım? Niye?
Sebep yok, fikir hiç yok. Bu yol kör etmiş beni.
Şu dem de yalnız olmak yakıp kül etmiş beni.
Külüme su dökecek, buhar edecek kimse
Bir an evvel gelsin de yükseleyim göklere.
Belki bir gün bir ayaz, tam karşıma gelir ve
Yağmur olur bulurum, ıslatacak bin zirve...
Ama hala bu yolda bu caddede keşmekeş,
Ne ben yağmurum ne de yalnızlık ateş.
İşte işte bu cadde, şu cadde ve o cadde,
Benim aklımı alan, işte tam da bu radde...
5.0
100% (2)