Gecenin peçe niyetindeki gözlerin zemzem sunarken;
Yoksuluğum sahnelenmekte karanlıkta.
İşveli intiharlar cümleleri değiyor, dudaklarıma...........................







Sol cenahımın kaçıncı susuz yangını kim bilir?







Ne zaman ism-i nazım’ın konaklasa bende
Sehiv secdesinde sığınamıyor tümlüğüm.







Zaman;
Tövbelerimi gayb dilekçesini veriyor,usulca
Sensizliğe dair ne varsa gönül heybemde
Mevsimleri kör bir ayaz hapsetiyor İsa’nın avuçlarında ........................



Cemalim bir iskelede kaybettiğim, kağıttan gemi.
Hicranına sargı bezi olan Yusuf gömleğin yırtılmakta
Züleyha’nın cinnet saatlerinde.
Kelamın kalemi guslederken seni cümleleri sürç-i lisanda parmaklarım
Duvağında ertelenmiş yarınları vurdu
Ulu orta.........................






İsmail’in merhametiyle bütünlenen ruhun/m kapatmadı muhkim kapıları...
Velhasıl;
Yokluğunun yoksulluğu kabir azabı gibi.
Defnettin/m hasretliğimi,
Def ettim sana yakıştıramadığım hoş/ça/kal’ları.............................






İstanbul’un nasırlanmış avucunda bir martı yakalarken simit lokmasını
Öyle koşayım zenci kölelerindeki ülkeye.............



23/10/2014


Gordion